İSTİKLAL SAVAŞINDA DERBENT KÖYÜ
Öykünün Geçtiği Yöre
Bursa’nın güneyindeki Keles, Orhaneli, Büyük Orhan, Harmancık ilçe ve köyleriyle, Kütahya ilinin Tavşanlı, Domaniç ilçe ve köyleri ve Emet ilçesinin Tavşanlı ilçesine yakın köylerini kapsayan yöre, Germiyan Beyliği ile Osmanlı Beyliğinin ilk dönemlerinden itibaren peyderpey yerleşik hayata geçen Türkmenlerin yurdudur.
İlk zamanlarda ağırlıklı olarak hayvancılıkla geçinen yöre köylüleri 1725 yılından itibaren daha çok tarıma önem vermişlerdir.
Uludağ eteklerinden itibaren güneye doğru dağların, tepelerin uzandığı araziden geçen Adranos Çayı ve Emet Çayına dağ ve tepelerdeki geniş ormanlardan süzülen sular dereler halinde karışır. Çoğunlukla çam ormanlarıyla kaplı arazi engebeli ve sarp yapısına rağmen Roma-Bizans ve Osmanlı dönemlerinden beri Bursa, Kütahya, Dursunbey, Emet ve İnegöl istikametlerine birçok yerden geçitler verir.
Tarihi Bursa-İzmir İpek Yolu, Bursa-Kütahya Hac Yolu, Domaniç-Dursunbey-Bergama Yörük Göç Yolları önemli yollarındandır. Ayrıca Osmanlı Döneminde yörenin en önemli ilçesi olan Adranos’u (Orhaneli) çevredeki büyük yerleşim yerlerine bağlayan yolları vardır.
Kuzeyden güneye, yörenin ortalarına yaklaşırken nispeten daha düzlük tarıma elverişli ovalar başlar. Tavşanlı çevresi yörenin en düzlük kesimidir.
Öykünün geçtiği Derbent Köyü, Osmanlı’nın ilk dönemlerinde Orhaneli’ne bağlı iken daha sonraları Tavşanlı’ya bağlanmıştır. Köyün üç tarafı kara çam ormanlarıyla çevrili olup, güneyi Tavşanlı’ya doğru ova şeklinde uzanır. Kuzeye, Keles’e doğru Değirmendereleri Vadisi Adranos Çayına kadar dayanır. Vadinin bitiminden itibaren Uludağ yükselmeye başlar. Kuzeybatısında Nusratlar, Elmaağacı ve Köseler Köyleri arasında Türkmen Dağı bulunur. Köy çıkışındaki Değirmendereleri Vadisinin doğusunda Asarlık Tepesi ve Kocaorman bulunur. Asarlık Tepesi 4000 yıllık Hitit Kalesinin kalıntılarına ev sahipliği yapar. Köyün batısındaki orman içinden tarihi Bursa-İzmir İpek Yolu (Uluyol) geçer. Bu yol, Köse Mihal Gazi Türbesinden itibaren Merkezyeniköy’ün batısından, Şapçı Köyü üzerinden Olluk Dağının üstüne doğru uzanır. Bu yol daha sonra Emet üzerinden İzmir’e doğru gider. Köy, Tavşanlı’ya 14 km, Harmancık’a 22 km, Keles’e 40 km uzaklıktadır.
Osmanlı’nın Son Döneminde Derbent Köyünün Durumu
İmparatorluğun birçok yerinde olduğu gibi uzun savaş yıllarında yetişkin erkekler cephelerde savaşırken, köy kadınları da kadın egemen bir hayat yaşamışlardır. Köy kadınları çocuklarına analık yaparken aynı zamanda evinin, damının, tarla ve harman yerinin erkeği de olmuştur. Köylerde çocuk, yaşlı ve sakatları saymazsak neredeyse erkek nüfusu kalmamıştır.
Cephelerde şehitlik ve esaret yavaş yavaş erkek soyunu kurutmuş, birçok soy yok olup gitmiştir. Artık köy sülaleleri kadın isimleri ile anılır olmuştur. Örneğin; Havseler (Hafizeler), Kayış Kızıe (Kayışgizigiller), Ali Osman Aşese (Ali Osman Ayşesigiller) , vs.
Böyle geçen yıllarda Softaların Bekir’in gelini Kurtboğan Ahmet’in kızı Azime Ana, hem ailenin reisi, hem de kadınlar arası tarikatın önde gelen ismi ve köy muhtarı olmuştur. Köyün cenazelerini gömme işini bile kadın tarikatının üyeleri yaparmış.
I. Dünya Savaşı sona erip köy biraz erkek yüzü görünce Azime Ana muhtarlığı bırakmış, kendi ev işlerine çekilmiş. Azime Ana Osmanlı’nın ilk kadın muhtarlarından olup bilinen diğer kadın muhtar, Mustafakemalpaşa – Çaltılıbük Muhtarı Emine Ninedir.
Azime Ana köy muhtarlığından sonra komşularının, akrabalarının dertleriyle dertlenmiş, oğlunun da esir oluşunu unutarak, yeri gelmiş onları teselli etmiştir. Yunan işgali sırasında akraba kadınları ve kızlarını evinin ekin ambarlarının arkalarında gizlemiş; evi basmasınlar diye, biriktirdiği yumurtaları -sahte sevgi göstererek- Yunan askerlerine vermiştir. Dirayetli kişiliği nedeniyle bir kere bile Yunanlıları evine yanaştırmamıştır.
Beceremediği tek şey, yakın komşusu ve akrabası, Softaların Karaveliler kolundan Hatçe Garıyı teselli etmektir. Zavallı kadının büyük oğlu Ahmet Çanakkale’de kalmış, küçük oğlu Mehmet ayağı yaralı olarak hava değişimine gelmiş. Yakında tekrar cepheye gidecek. Hatçe Garı ağlıyor. “Mehmet’im günlerin geldi dayandı, ananız al kanlara boyandı” . Mehmet cepheye gidiyor ve dönmüyor. Softaların Karaveliler kolu böylece yok olup gidiyor.
Osmanlı’nın Son Döneminde Derbent Köylü Askerlerin Durumu
Osmanlı’nın Son Döneminde Ülkenin Durumu
1911’de başlayan Trablusgarp Savaşında Trablugarp (Libya) İtalyanlara bırakıldı.
1912’de başlayan Balkan Savaşında Yanya Yunanistan’ın, Edirne Bulgarların eline geçti.
1913 yılında Edirne tekrar geri alındı.
1914’te Osmanlı Devleti I. Dünya Savaşına katılmak zorunda kaldı. Önce Kafkasya, Irak ve Sina’dan, ardından Gelibolu Yarımadasından ülkemize saldırıldı.
Birçok cephede yapılan savaşlar sonunda geniş toprak ve çok sayıda şehit verilerek 30 Ekim 1918’de İtilaf Devletleri ile Mondros Mütarekesi imzalandı. Mütareke hükümlerine göre; 1- İtilaf Devletleri boğazlara girebilecek, 2- Gerekli gördükleri stratejik yerleri işgal edebilecek, 3- Osmanlı liman ve demiryollarını kullanabilecek, 4- Arabistan, Suriye ve Iraktaki birlikler İtilaf Devletlerine teslim olacak, 5- Osmanlı Devleti, askerlerinin tümünü terhis edecekti.
Savaşın ardından, 15 Mayıs 1919’da İtilaf Devletlerinin desteği ile İzmir Yunanlılar tarafından işgal edildi. Gazi Mustafa Kemal Atatürk 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıktığında Nutuk’a göre; İtilaf Devletleriyle mütareke imzalanmış, millet yorgun ve yoksul, ordu silahsızlandırılmış, Osmanlı Devletini yönetenler aciz ve şahsiyetsiz, İtilaf Devletlerinin askerleri ülkenin dört bir yanına yerleşmiş durumdaydı.
Erzurum ve Sivas Kongreleri yapılıp temsil heyetinin Ankara’ya taşınmasına karar verildi.
27 Aralık 1919’da M. Kemal Ankara’ya geldi.
16 Mart 1920’de İtilaf Devletleri İstanbul’u da işgal etti. 23 Nisan 1920’de Ankara’da TBMM açıldı.
10 Ağustos 1920’de İstanbul Hükümeti ile İtilaf Devletleri arasında imzalanan Sevr Antlaşması gereğince Osmanlı Devleti hukuken son buldu. Antlaşma hükümlerine göre, Doğu Anadolu’da bağımsız devlet kurmak isteyen Ermeniler Eylül 1920’de saldırıya geçtiler. TBMM hiçbir şekilde Sevr Antlaşmasını kabul etmeyeceğini ilan etti. Kazım Karabekir komutasındaki 15. Kolordu tarafından Ermeniler geri püskürtülüp Misak-ı Milli sınırlarının ötesine atıldı. Ermenilerle Gümrü Antlaşması imzalandı.
Biraz geriye gidilirse; I. Dünya Savaşının sonlarına gelirken kaybedilen Arabistan, Sina, Filistin ve Irak topraklarından geri çekilme sırasında dağılan ordulardan kalan asker, silah ve teçhizatın mümkün olduğunca derlenip toparlanarak savunulması nispeten kolay hatlara çekinilmesinde M. Kemal Paşa başta olmak üzere ileri görüşlü her kademe komutan üstün çaba göstermişti.
Bugünkü Güneydoğu Anadolu Bölgesinde, Çukurova’nın kuzeyindeki Torosların geçitlerinde, Kastamonu, Kayseri, Erzurum ve İzmir-Manisa-Aydın hattının gerisinde, Teşkilat-ı Mahsusa’nın da desteği ile -ileride işgal altında kalındığı takdirde kullanılmak üzere- silah ve teçhizat saklanmıştır.
İskenderun Körfezinin ne pahasına olursa olsun elde tutulması için çaba gösteren M. Kemal Paşa, İtilaf Devletlerine metbu İstanbul Hükümeti tarafından görevinden alınmıştı. İskenderun Körfezinden yapılan İtilaf Devletleri çıkarması ülkemizin ve ordumuzun çok büyük zararına sebep olmuştur. Musul ve Kerkük’te de ordumuz tutunamamıştır. “Ders çıkarılmazsa tarih tekerrürden ibarettir.” özlü sözü 85 yıl sonra bir başka şekilde ülkemizin karşısına son Irak işgali sırasında çıktıysa da; basiretli meclisimiz ve ordumuz bu teşebbüse karşı çıkarak ülkemiz aleyhine olabilecek oyunu bozmuştur.
Milli Direniş ve İstiklal Savaşı
İzmir’in işgalinden itibaren 57. fırka komutanı Albay Şefik Bey, Demirci Mehmet Efe ve Yörük Ali Efe ile temas kurmuştur. Celal Bey (Bayar) Akhisar Cephesini kurmuştur. Albay Ali Bey (Çetinkaya) Ayvalık’ta direnmektedir. Rauf Bey (Orbay) ise eski Teşkilat-ı Mahsusa’nın önemli isimlerinden Çerkez Ethem ve kardeşlerini yurt savunmasına davet etmiştir. Çerkez Ethem ve kardeşleri aldıkları talimat üzerine Teşkilat-ı Mahsusa Reisi Kuşçubaşı Eşref’in Salihli’deki çiftliğinde depoladığı silah ve teçhizat ile Kuvay-ı Seyyare’yi kurup Ege Bölgesinde direnişe başlamıştır. Bu birlikler ile Ege Bölgesindeki direnişten başka Güney Marmara bölgesindeki Bolu-Adapazarı ve Yozgat’taki iç isyanları bastırmıştır. Bu iç isyanlar, İtilaf Devletlerinin teşkilatlandırdığı ve İstanbul Hükümetinin emriyle hareket eden isyan hareketleridir.
Ethem Bey ve Kuvay-ı Seyyare ilk zamanlarda Garp Cephesi ve Kuvay-ı Milliye Umum Kumandanı Ali Fuat Paşa (Cebesoy) ile iyi ast-üst ilişkileri içinde olmuş ve büyük hizmetler başarmışlardır. Çerkez Ethem Bey komutasındaki bu birliklerin düzenli ordulara göre daha bağımsız, sonraki dönemlerde ise başına buyruk disiplinsiz hareketleri, haklı veya haksız olarak halktan yardım toplamaları birliğin geleceği hakkında şüpheler uyandırmıştır. Bunun üzerine Ali Fuat Paşa, Garp Cephesi Komutanlığından alınmıştır. Garp Cephesi Komutanlığı ikiye ayrılarak İsmet Bey (İnönü), Refet Bey (Bele) göreve getirilmiştir.
Garp Cephesi Komutanı İsmet Bey, emrindeki kuvvetlerin önemli bir kısmını Çerkez Ethem üzerine yollamak zorunda kalmıştır. Daha önce 8 Temmuz 1920’de Bursa’yı ele geçiren Yunanlılar, cephedeki bu karışıklıktan istifade etmek için Eskişehir’i alarak Ankara yönüne ilerlemek istemiştir. Yunanlılar, Bursa yönünden İnönü civarına hücum edince İsmet Bey, Çerkez Ethem üzerine gönderdiği kuvvetlerin çoğunu geri çekerek Yunanlılarla çarpışmaya başlamıştır.
İstiklal Savaşı tarihinde I. İnönü Savaşları denilen bu savaşlar, 6 Ocak 1921’de başlayıp 9-10 Ocak 1921 tarihine kadar sürmüştür. Perişan olan Yunanlılar geri çekilince, moral kazanan kuvvetlerimiz tekrar Çerkez Ethem üzerine gönderilmiştir.
Sonuçta Çerkez Ethem 24 Ocak 1921’de Yunanlılara sığınmak zorunda kalınca, Kuvay-ı Seyyare’nin tedip(uslandırma) hareketi sona ermiştir. İki ay sonra tekrar Bursa üzerinden Eskişehir istikametine ilerleyen Yunan Kolordusu İnönü civarında durdurularak Bursa yönüne geri çekilmek zorunda bırakıldı.
II. İnönü Savaşı denilen bu savaş 23 Mart 1921’de başlamıştır. Daha sonra güneyden ilerleyen bir başka Yunan Kolordusu Afyon Karahisar’ı işgal etti.
Kütahya-Eskişehir Muharebeleri (Tavşanlı ve Kütahya’nın İşgali)
I. ve II. İnönü Muharebelerindeki yenilgiler üzerine Yunan Savaş Konseyi topyekün saldırıya karar verdi.
8 Temmuz 1921’de Yunan Küçük Asya Ordusu Uşak’a geldi. Bir yıl kadar önce Aristotolis Velahopulos komutasında Bursa’yı işgal eden Yunan Üçüncü Kolordusuna ait birlikler iki kolda ilerlemeye başladı. Birinci kol, İnönü ve Yenişehir üzerinden Bilecik’e doğru ilerledi. İkinci kol, Yunan Üçüncü Kolordusunun yedinci ve onuncu tümenlerinden teşkil edilmişti. Bursa dağ yöresinde ilerleyen bu birlikler 10 Temmuz 1921’de Orhaneli’ni ikinci kez işgal etti. Bursa’nın işgalinden bu tarihe kadar, Bursa’dan toplanan her türlü istihbarat bilgileri, kurulan Milli Örgüt tarafından dağ yöreli insanlar aracılığı ile önce Tavşanlı’ya, oradan Garp Cephesi Komutanlığına ulaştırılıyordu. Tümenlerin hareketi nedeniyle Garp Cephesi Komutanlığına bilgi ulaştırılamadığından Yunan toplu saldırısının yönü konusunda yeterli kanaat oluşamıyordu. Karargahtaki birçok grup ve tümen komutanı Yunan saldırısının sıklet merkezinin, Bursa-Eskişehir hattı olduğu kanısındaydı. Mevzilenmeyi buna göre yapan birliklerimiz bu hatta Yunanlıların ilerlemesine fırsat vermiyordu. Cephe kumandanı Miralay İsmet Beyin (İnönü), saldırının sıklet merkezi hakkında şüpheleri vardı. Bu amaçla Tavşanlı-Orhaneli istikametine keşif uçağı gönderildiyse de, Yunan birliklerinin hareketleri tespit edilemedi. Daha sonra uçakla aynı bölgede yapılan keşifte bölgedeki Yunan birliklerinin hareketleri tespit edildi.
İşte bu günlerde Erken-ı Harbiye Reisi ve Garp Cephesi Komutanı İsmet Bey, cepheyi yerinde görerek, gerçek kanaat sahibi olmak için Tavşanlı’ya geldi.
İsmet Bey (İnönü), Tavşanlı’dan hareketle Sorkun Boğazı istikametinden Derbent Köyü, Uzundere, Kuyualtı yönüyle Nusratlar Köyü yakınlarına kadar giderek keşif yapmıştır. Dönüşte Tavşanlı Hükümet Konağında ilçenin ileri gelenlerine stratejik geri çekilme yapmak zorunda kalacaklarından Tavşanlı’nın Yunan işgaline uğrayacağını, cepheyi Kütahya’nın ilerisine kuracakları gerçeğini dile getirmiştir. Bu dönemde Orhaneli ve Tavşanlı, Arif Kaptan kumandasındaki Milli Kuvvetler tarafından savunulmaktadır. Tavşanlı Kaymakamı Kamil Bey, İğillerin Mehmet (Ünlü) komutasındaki 9 kişilik süvari keşif mangasını, Derbent, Uzundere-İlkilidere-Kuyualtı mevkiine göndermiştir. Orada önceden mevzilenmiş Mehmet Çavuş komutasındaki Milli Kuvvetler tarafından durdurularak Yunanlıların, birkaç saat uzağa kadar olan yerleri işgal ettiklerini, daha ileri gitmemelerini bildirmiştir.
Tavşanlı’nın işgali öncesi Arif Kaptan yönetimindeki Milli Kuvvetler de geri çekilmiştir. 10 Temmuz 1921’de Orhaneli’nin tekrar işgalinden sonra ilerleyen Albay Sumelos komutasındaki 7. Tümen, Orhaneli’nin Ağaçhisar Köyünden Keles’in Avdan Köyüne ilerledi. Bilahare 7. Tümene bağlı birlikler (22. 23. 37. Alaylar ve 7. Topçu Alayı) Kozağacı Köylerini de işgal edip Keles-Yunuslar Köyü yoluyla Tavşanlı-Kızılçukur, Domaniç-Soğucak Köyü istikametine ilerlemiştir. 13 Temmuz 1921’de Domaniç işgal edilmiştir.
Bundan sonra Tunçbilek-Tavşanlı istikametine dönmüşlerdir.
10 Temmuz 1921’de Orhaneli’nin işgalinden sonra 7. tümen ile birlikte ilerleyen Albay Pilati komutasındaki 10. Tümene ait birlikler (27. 28. 30. Alaylar ve 10. Topçu Alayı) Harmancık-Demirci Köyünden ilerleyerek Harmancık’ı işgal etmiştir. Bu arada, Derbent, Uzundere-İlkilidere-Kuyualtı mevkiinde 200 kişilik Milli Müfrezeler bulunmakta iken, üstün düşman kuvveti karşısında geri çekilmek zorunda kalmıştır. Artıranlar ve Nusratlar Köyünden ilerleyen Yunan birlikleri Eşen, Elmaağacı, Merkezyeniköy, Dutlar, Şapçı, Şapçıdede, Köprücek, Derbent, Demirbilek ve Gürağaç Köylerini işgal etmiştir.
Derbent Köyünden Sorkun Boğazı yolu ile ilerleyen Yunan kuvvetleri 16 Temmuz 1921’de Tavşanlı’yı da işgal ederek Köprüören Köyü üzerinden Kütahya’ya doğru ilerlediler.
Garp Cephesi Komutanlığı Kütahya’nın boşaltılmasına karar verdi. 17 Temmuz 1921’de Yunan Tümenleri Kütahya’yı işgal ettiler. 22 Ağustos 1921’de Emet ve Simav da işgal edildi. Tam olarak toparlanamayan, yeterli güce ulaşamadığı için saldırı gücü olmayan Milli Kuvvetlerimiz, üstün Yunan Kuvvetleri karşısında yenik düştü. İstiklal Savaşı tarihimizde Eskişehir-Kütahya Muharebeleri olarak adlandırılan savaş sonunda 25 Temmuz 1921’de Mustafa Kemal Paşa’nın verdiği emirle, Türk Ordusu Sakarya’nın doğusuna çekildi.
Tavşanlı ve köyleri 13 Temmuz 1921’den başlayarak 3 Eylül 1922 tarihine kadar Yunan işgali altında kaldı.
Sakarya Savaşı ve Başkomutanlık Meydan Muharabesi
Yunan Küçük Asya Kuvvetlerinin, Eylül 1921’de toparlanan Türk Ordusu tarafından Sakarya Savaşlarında yenilgiye uğratılmasından sonra saldırı inisiyatifi Türk Ordusunun eline geçti. 1922 yılının ilkbaharında sürdürülen saldırı hazırlıkları Temmuz 1922’de hızlandı. 26 Ağustos 1922’de Büyük Taarruz başladı.
Afyon Karahisar – Altıntaş – Dumlupınar arasında Mustafa Kemal Paşa yönetiminde 30 Ağustos 1922’de yapılan Başkomutanlık Meydan Muharebesi sonunda ana düşman kuvvetleri yok edildi. 30 Ağustos 1922’de Kütahya düşman işgalinden kurtarıldı. Yunan Başkomutanı Tirikupis, maiyetiyle birlikte kuzeye doğru kaçarken 1 Eylül 1922’de tutsak edildi.
Kabakçı Salih Efe
Tavşanlı’ya bağlı Kargılı Köylü Alagöz (Ahmet) yörenin acımasız bir eşkıyasıdır. Tavşanlı-Alabarda (Çamalan) Köylü Salih I. Dünya Savaşı sonrası mütareke hükümleri gereğince askerden terhis edilmiştir. Köylüsü Yörük Mustafa ve Değirmisazlı Ahmet ile birlikte eşkıya Alagöz’ün öldürülmesi işine karışarak yörede nam salmıştır. Kabakçı, Tavşanlı, Dağardı, Harmancık ve Emet yöresinde etkin olan çetesini kurmuştur.
Kabakçı Salih, çetesini bertaraf etmek için kendisini takip eden Jandarma Bölüğünü tuzağa düşürerek Harmancık civarında onları Yunanlılara teslim etme gafletinde bulunmuştur.
Orhaneli Ağaçhisar köyünde, halka işkence ederek zorla para toplayan, kadın oynatan, Kuvay-ı Seyyare mensuplarını basıp, önce Harmancık’a sonra Tavşanlı’ya gönderip Yunan Kuvvetlerine teslim etmiştir.
Çete mensuplarından Şapçılı Şükrü Efe, yanlış tutum içinde gördüğü Kabakçı Salih’e kaza süsü vererek ateş ettiyse de isabet ettirememiştir. Yunanlıların Tavşanlı’yı işgal etmesinden itibaren düşmanla işbirliği içerisinde olan Kabakçı Salih, Manisa-Demirci Kaymakamı İbrahim Ethem Bey (Akıncı Müfrezeleri Komutanı), Garp Cephesi Komutanlığına yazdığı 28 Şubat 1922 tarihli raporun 6. maddesinde;
“Emet, Tavşanlı, Yenice, Gökçedağ ve Dağardı’nda düşman bulunmamakta, Yunanlılar, Kabakçı ve Saadettin gibi hainlerden yararlanmaktadır” demektedir.
Tavşanlı Yunan İşgal Komutanı Zamanist ile yakın ilişkide olan Kabakçı Salih, Tavşanlı Çukurköy’de Yunan Komutanı ile içki alemi yaparken, sarhoş kafayla yaptıkları münakaşa sonunda birbirleriyle gırtlak gırtlağa girmişlerdir. Zamanist tarafından öldürülmesi emredilen Kabakçı, adamları tarafından Tavşanlı Kuruçay Köyüne kaçırılmıştır.
Kabakçı Salihi Şapçılı Şükrü Efe gibi, sağduyu sahibi arkadaşlarıyla bu köyde yaptığı uzun tartışmalardan sonra, nadim olarak geçmiş hatalarını telafi etme yolunu tutmuştur.
Yunanlılarla yollarının ayrılmasından sonra, Kabakçı Salih Efenin milli mücadele yararına yaptığı ilk eylem 24 Nisan 1922 tarihinde Yunanlıların tutsak ettiği esirleri kurtardığı Emet Hükümet Konağı baskınıdır.
Bu olay üzerine Emet’e gönderilen 200 kişilik Yunan Birliği, Emet-Sülye, Cevizderesi’nde yok edilmiştir. Daha sonra büyük süvari birliği gönderilen Emet’te bir ay boyunca halka tüyler ürpertici işkenceler yapılmıştır. Emet ile birlikte çevre köyler yakılmış, insanlar ateşe atılmıştır. Tutuklanan ahali Simav’a götürülerek aç susuz hapsedilmişlerdir. Tutuklu Emetliler Büyük Taarruz’a kadar Simav’da tutsak kalmışlardır. (Devletimiz ve kadirşinas halkımız Emet-Cevizderesi Şehitler Anıtını yaptırarak Emetlilere vefa borcunu ödemiştir.)
Emet Hükümet Konağı baskınından sonra, Kabakçı Salih Efe ve dağ yöresi efelerinin etkin olduğu Tavşanlı, Emet, Dağardı, Harmancık, Orhaneli ve Keles yöresinde Yunanlılar olağanüstü tedbirler almışlardır. Milli mücadeleye katılan ve dağları mesken edinen Kabakçı Çetesine önceleri korkuları nedeniyle yardımda bulunan yöre halkı, artık gönüllü olarak yiyecek yardımı yapmaya başlarlar. Köseler, Nusratlar ve Derbent Köyleri arasındaki Türkmen Dağı’nda gizlenen Kabakçı Çetesini diğer köylüler gibi Derbentliler de yiyeceksiz bırakmazlar.
Tavşanlı’dan Keles’e giden Yunan Taburuna Derbent Köyü ile Elmaağacı Köyü arasındaki Kocagüney veya Değirmenderesi’nde Kabakçı Salih Efe ve Topal Saadettin Efe çeteleri tarafından pusu kurulmuştur. Yöreyi bilen kılavuz eşliğinde ilerleyen Yunan Taburu, pusu ihtimalini düşünerek, Köse Mihal Türbesi-Karayüksek yolu ile Eşen Köyünden hızla geçerek Keles’e ulaşmıştır. Düşmanın gelmemesi üzerine sıkılan çeteler, Eşen’e gittiklerinde düşmanın pusudan kurtulduğunu öğrenirler. Öfke içinde konuşurlarken Eşen Köyüne maiyetiyle Tavşanlı Komutanı Zamanist’in gelmekte olduğunu öğrenirler.
Kabakçı dürbünle baktığında, hesaplaşmayı çok istediği Zamanist’i, Artıranlar maden katibi Ermeni asıllı Ahmet Rıza’yı ve Yunan askerlerini görür. Derhal pusu kurulur. Kısa bir çatışma sonrası Yunan Müfrezesi yok edilir. Kabakçı Çetesi elemanı Derbent Köylü Bombacı Eyüp (Şahin), çevik bir hareketle Zamanist’i ve Ahmet Rıza’yı bombalarıyla havaya uçurur. Sevinç içindeki çeteciler, cesetleri kör bir kuyuya attırarak tekrar Türkmen Dağı’na çekilirler.
Derbent, Merkezyeniköy, Eşen ve Alabarda’nın Yakılması
Zamanist’in maiyeti ile birlikte Keles’e ulaşmadığını öğrenen Yunan Taburu, araştırmaları sonucunda Eşen Köyündeki kuyuya atılan cesetleri bulur. Yaptıkları tahkikat sonucu Kabakçı Çetesinden Bombacı Eyüp’ün Derbent Köylü olduğunu, ayrıca Derbentlilerin çetelere yardımcı olduklarını öğrenir. Eşen Köyünde bazı evleri yakarak 18 Temmuz 1922’de Derbent Köyüne intikal ederler.
Bir gün önceki çatışmadan haberdar olan Derbentliler, hasat zamanını da bahane ederek dağlara ve köye uzak tarlalara kaçarlar. Mezarlık başındaki ormana, Pilav Çukuruna, Uzundere ve Çalılıkoyak’a saklanırlar. Köyde kalanlar ise, yaşlı ve sakatlar ile onlara bakanlar ve köyün zarar görmesini önlemek için ağzı laf yapabilen insanlardır.
18 Temmuz 1922’de köyün etrafını saran Yunan Taburu, evleri basarak buldukları insanları, yaşlı, genç, hasta, çocuk demeden köy camiine doldurur. Daha sonra bu insanları ite kaka Bombacı Eyüp’ün evi zannettikleri Böceklerin Hüseyin’in evine doldurur. Evin kapı ve pencerelerini çakarak, yanıcı madde püskürterek evi ateşe verirler. Yanan evden kaçmaya çalışan Kahyaların Ahmet ile Böceklerin Hüseyin’i vurarak tekrar ateşe atarlar.
Cayır cayır yanan evden yayılan yanık insan kokusu, günlerdir köyün dışındaki mezarlık başında gizlenen köylüler tarafından hissedilir. Köyün Güneydoğusundaki Kıran tarla ve kuzeybatısındaki Ağılca mevkiinde mevzilenen Yunan Taburu üç gün boyunca köylülerin köye girip ölülerini gömmesine izin vermez. Üçüncü günün sonunda çetecilerin köye gelmeyeceğini anlayan Yunan Birliği, köydeki birçok evle birlikte harmanları da ateşe vererek geri çekilir.
Derbent Köyünün yakıldığı gün, Derbent ve Eşen’den başka, Bozbelen, Merkezyeniköy ve Alabarda Köyleri de yakılmıştır. Yunanlılar çekildikten sonra köye girebilen köylüler, yanan evdeki kömürleşmiş cesetlerle karşılaşırlar. Kimlik tespiti, Birbirine sarılarak yanmış insanların koltuk altlarında veya birbirlerine temas eden yerlerdeki tam tutuşmayan bez ve kumaş parçalarından yapılabilir. Koca Osmanların Cambaz Ömer de, kucağında 11 yaşındaki oğlu Ülfet ile birlikte, yananlardandır. Köy İmamı, Bursa-Osmanagazi Deliler Köylü Hafız Osman, yananlardan bir diğeridir.
Komşu evlerden sökülen eski kapılar üzerine yatırılan şehitler, cenaze namazları kılınarak, topluca 21 Temmuz 1922’de şimdilerde Şehitler Mezarlığı diye bilinen alana defnedilirler. Üzerine yatırıldıkları ev kapılarından şehitlere mezar tahtası yapılır.
Derbentlilerin Yunan Mangasını Yok Edişi ve Nömen’in Kabakçı Çetesine Katılışı
28 Ağustos 1922 tarihinde, yakınları, evleri ve harmanları yakılan Derbentliler yaralarını sarmaya çalışırken, bir gün köy korucusu bir Yunan askerini derdest ederek atıyla birlikte köye gelir. Yerli Rumlardan olan Yunan askerinin sorgulanması sırasında üzerinde bir mektup bulunur. Köyün uyanık ve önde gelen adamı olan Talip Ağa (Mustafa Kalemli’nin dedesi) bu askerin, köye yakın Asarlık Tepesinde gözetleme görevi yapan bir manga askere, Tavşanlı’ya geri çekilme emri getirdiğini ve çok yakında Yunanlıların Kütahya’ya geri çekileceklerini anlar. Talip Ağa, daha önceleri İnegöl-Edebeyli Çerkez İzzet Efe tarafından konağının yakılıp, kardeşinin ve annesinin öldürülmesinden ötürü çetecilere kızgın olsa da, köyü ve vatanı için bir şeyler yapmak ihtiyacını hissediyor. Derhal bir plan yapıyor. Planına göre, yapılacak iki iş vardır. Birincisi, Yunanın kaçmak üzere olduğunu dağdaki Kabakçı Çetesine haber vermek; ikincisi de, köy yakınında Asarlık Tepesindeki Yunan Mangasını yok ettirmek. Plan şöyle uygulanıyor:
Talip Ağa, Edebeyli Çerkez İzzet Efe baskınından sonra kendi emniyetini temin etmek amacıyla bulundurduğu silahları, gizlediği yerden çıkararak intikam için fırsat bekleyen köylülere dağıtacak. Eli silah tutan, ağzı sıkı gönüllüler çok geçmeden bulunur. Çetecilere mektup götürme işine Nömen(Numan) talip olur.
Nömen’in işi daha zordur. Her ihtimale karşı, Yunan asker elbisesi giyerek atla çetecilere gidecek; çevrede Yunan askerine rastlarsa, bir bahane uydurarak canını kurtarmaya çalışacak. Yunanlılara yakalanmadan çetecilere ulaşabilirse, öldürülmeden mektubu verip Yunanlıların Kütahya’ya doğru geri çekileceğini bildirecek. Böylece Harmancık, Orhaneli ve Keles’teki Yunan askerlerinin çevreye zarar vermeden önce yok edilmelerini veya geri çekilmelerini çetecilere sağlatacak.
Nömen, ilerisini gerisini pek fazla düşünmeden yaşayan bir kişilik yapısında. Yunan askerinin elbiselerini giyip, mektubu cebine koyuyor.
“Arkadan (Tavşanlı’dan) gelir, gavuru ararlarsa, Nömen götürdü deyin. Nerede derlerse; çeteci oldu deyin. Ne çıkarsa bahtıma! Eyüp (Bombacı) beni tanırsa eyi; yoksa b**u yedik. Arkamdan bir Fatiha okuyuverin” diyor. Yunan askerini önüne katıp, atla birlikte köyün üst tarafında gözden kayboluyor.
Nömen, orman içinde askeri haklayıp atına biniyor, Türkmen Dağı’na doğru yollanıyor.
Türkmen Dağı’nda pusuda bekleyen çeteciler Nömen’in at üstünde gelişini Kabakçı Salih Efe’ye bildiriyorlar. Gelen, Yunan askeri olduğu zannıyla öldürülecekken, Bombacı Eyüp, karşısındakinin kendine özgü duruşunu tanıdık bulup Kabakçı’nın dürbünüyle bakıyor. “Dışı gavur ama içindeki bizim Nömen. Ateş etmeyin arkadaşlar” diyor.
Yunanlıların geri çekilmekte olduğunu öğrenen Kabakçı ve Topal Saadettin Efeler ile kızanların içini sevinç kaplıyor. Nömen de Kabakçı Salih Efenin çetesine katılıyor.
Derbent Asarlık Tepesinde gizlenen bir manga Yunan askeri 28 Ağustosu 29 Ağustos 1922’ye bağlayan gece tepeyi sessizce çeviren Derbentliler tarafından yok ediliyor. Yanan köylülerin intikamını almanın verdiği huzur içinde, acıları biraz azalmış olarak şafak sökmeden sessizce köye gelip, Talip Ağaya silahları teslim ediyorlar. Bu olay, Derbent Köylülerin sırrı olarak uzun yıllar saklanıyor. Türk insanının bir özelliği olsa gerek; savaş yıllarında başlarından bin bir türlü hal geçen, meşakkat çeken insanlar çok üstelemedikçe yaptıklarını, yaşadıklarını anlatmıyorlar. Anlattıkları ise genel olarak kısa cümlelerle kısa bir özet.
30 Ağustos zaferinden (1922) hemen önce, Tavşanlı’daki Yunan askeri ve yerli azınlıklar Kütahya’ya doğru çekildiler. Tavşanlı, 3 Eylül 1922’de Yunan işgalinden kurtuldu. (Derbentliler, Tavşanlı’nın Kurtuluşundan beş gün önce köylerini Yunanlılardan temizlediler)
Bursa dağ yöresinde bulunan Yunan artıkları, Kabakçı ve Topal Saadettin Efe Çeteleri tarafından temizlendi. 11 Eylül 1922 tarihinde diğer efelerin çeteleriyle birlikte Alabardalı Kabakçı Salih Efe ve Kıranışıklarlı Topal Saadettin Efenin çeteleri de Bursa’ya girmişlerdir. Bursa’nın kurtuluşundan sonra Milli Kuvvetlerle birlikte Yunan’ı Mudanya’ya kadar kovalayan çetelerin içinde Derbentli Bombacı Eyüp ve Nömen de vardır.
Kabakçı Salih Efenin Ölümü
Milli Mücadelenin sonunda TBMM tarafından yerli çetelere ve efelere af çıkarılmıştır. Kabakçı Salih Efe, Milli Mücadelenin ilk zamanlarında Yunan yardakçısı olarak kayıtlara geçtiğinden ötürü affedilmemiştir. Kabakçı Salih Efe, güya Milli Mücadeledeki hizmetlerinden ötürü rütbe ve nişan verilmek üzere Ankara’ya götürülürken -aslında yargılanmak üzere götürüldüğünü anlıyor- Tavşanlı-Kütahya arasındaki Köprüören Köyünde su dökmek bahanesiyle uzaklaşıyor ve kaçmaya çalıştığı sırada öldürülüp, cesedi oraya gömülüyor.
Kabakçı Salih Efe, günahları ve sevapları ile Milli Mücadele dönemine damgasını vurmuş bir kişidir. Günahları için Allah taksiratını affetsin. Sevapları için de Allah kendisinden razı olsun.
Bombacı Eyüp Efe
Bombacı Eyüp (Şahin), ele avuca sığmaz kişiliği, gözüpekliği, keskin nişancılığıyla, ulaşılması zor yerlere yılan gibi süzülerek salladığı el bombalarıyla aldığı kestirmeden (pratik) sonuçlarla çetenin gözde üyelerindendir. Köyünün ve köylülerin yakılması olayında kendi köylüsü bu olayı kader olarak nitelendirdiği halde, Bombacı Eyüp bu olayın vicdani sorumluluğunu ölene dek taşımıştır.
Bu olayı öğrendiğinde, köyünü hedef gösteren haini yakalar ve gizlice köyüne getirip erkek kardeşine teslim eder. Savaştan dönene kadar evde muhafaza edilmesini ister. Tekrar çetesine katılır. Dağ yöresinin ve Bursa’nın düşman işgalinden kurtarılmasında görev yapar. Mudanya’ya kadar düşmanı kovalar ve köyüne döner. Hain, yaklaşık bir-bir buçuk ay boyunca Bombacı Eyüp’ün köydeki evinde bağlı tutulmuştur.
Derbent Köylü Halime Coşkun’un 14 Eylül 2004 tarihinde Rahmetli Hatça Anasından duyduğu kadarıyla; Bombacı Eyüp, haine bin bir türlü işkencede bulunarak yakılan eve götürür. “Beni evlatlarıma bağışla, mecbur kaldım söyledim!” diye yalvaran haine, “Yakılanlar evlat değil miydi? Onların evlatları yok muydu?” diye bağırarak cevap verir. Daha sonra haini köyün dışındaki orman içinde Palabıyığın Kuyusu denilen yere götürür ve öldürür. Bu kişinin elbisesinin düğmelerini kesip alır. Cesedi sel yarığı çukura atar. “Seni toprak kabul etmez, bari kurtlar kuşlar yesin!” der. Hainin elbise düğmelerini getirip köy odasında oturan insanların önüne atar ve gider.
İleri yaşlara kadar at üstünde gezer, avcılık yapardı. 1970 yılında ölen Bombacı Eyüp Efenin mezarı Derbent Köyündedir. Şahin soyadlı torunları da Derbent Köyünde yaşamaktadır.
Nömen Ağa
Nömen (Numan) Ağa, yeğeni Zabit Kazan’ın anlattığına göre güçlü, kuvvetli, cesur bir kişiymiş. Normal insanların cesaret etmeye zorlanacağı işleri gözü kapalı kabul eder ve yaparmış. Zevkine de düşkünmüş.
Yunan işgalinin son zamanlarında, gözünü kırpmadan zor bir görevi kabul ederek, Yunan’ın bozulduğunu ve kaçmak üzere olduğunu Kabakçı Çetesine ileterek Kabakçı Salih Efenin çetesine katılmıştır. Bursa dağ yöresinin işgalden kurtarılmasında görev yapmış, Kabakçı Çetesiyle önce Bursa’ya sonra Mudanya’ya kadar düşmanı kovalayıp köyüne dönmüştür.
Köye ilk gramofonu getiren kişi oymuş. Renkli, uçarı kişilik sahibi olan Nömen, atının eğerine yaptığı düzeneğe gramofonu bağlayıp, gramofon çalarak gezermiş. Köpeğini ve tüfeğini yanından eksik etmez, avcılık yaparmış. Yedi kere evlenmiş.
Son evliliğinde Gürağaç Köyünde iç güveyi iken biricik oğlunun ölümü üzerine hayata küsmüştür. Gürağaç köyünde boğazından ars ısırdığı ve daha sonra Derbent Köyüne gelip bir müddet sonra öldüğü söylenir. Yeğeni Zabit Kazan’ın 30 Ağustos 2004’te anlattığına göre; arsın ısırdığı boğazında mercimek büyüklüğünde bir şişlik olmuş. Daha sonra bu şişlik büyüyerek üzerinde yara açılmış ve vücuduna yayılınca da ölmüş. Kanaatimce Nömen Ağa, aşırı üzüntü nedeniyle boğazında oluşan habis urunun büyüyerek vücuduna yayılması sonucu 1938 yılında ölmüştür. Derbent Köyünde toprağa verilmiştir.
Nömen Ağa’nın hayatta olan çocuğu olmadığı için soyu kurumuştur. Kız kardeşi olan Uzun Emine’nin oğlu Zabit Kozan ve çocukları Derbent Köyünde yaşamaktadır.
Derbent Köyündeki İstiklal Savaşı Şehitleri
18 Temmuz 1922 tarihinde meydana gelen bu olayda, seksen iki yıldır on yedi kişinin şehit olduğu anlatılır. Konu ile ilgili ulaşılabilen yayınlardaki şehitlerin lakap, sülale adı ve sayılarında tutarsızlık vardır. Bu konuda mutabakat sağlanması için, Derbent Köylü bilirkişi kabul edilecek kişilerle toplu veya tek tek mütehaddid görüşmeler yapılmıştır.
Sonuç olarak; on yedi olarak söylenegelen şehit sayısının çok büyük ihtimalle gerçekte on altı olduğu, yanmış olduğu yayınlanan kaynaklarca yazılı olanlardan Mehmetlerin Selim’in ileriki yıllarda hastalıktan öldüğü, oğlu Ahmet Gönülal ve bilirkişiler tarafından beyan edilmiştir. Keles-Deliler Köylü İmam Hafız Osman’ın muhtemelen Bursa-Osmangazi İlçesi Küçük Deliler Köyünden olduğunu ancak soyunun kuruması nedeniyle akrabalarının kalmadığını söyleyen Küçük Deliler Köyü Muhtarı Abdurrahman Subaşı, bu konunun köyünde konuşulduğunu işittiğini beyan etmiştir.
Derbent Köylü İstiklal Savaşı Şehitleri:
1- Böceklerin Hüseyin: Yunan mezaliminin yapıldığı evin sahibidir. Çakır Ahmet ve Alagöz Saadettin adlı iki oğlu şimdi yaşamamaktadır. Altındağ soyadı ile soyları devam etmektedir. Çakır Ahmet’in oğlu Cemal Altındağ, Derbent Köyü Muhtarlığı yapmıştır.
2- Sarı Dayının oğlu Ahmet (Kozağaçların Ahmet): Oğlu Recep genç yaşta ölmüş ve soyları kurumuştur. Bu sülale 1725 yılı iskanı sırasında köye yerleşmiştir. Amca oğullarının soyu, Kozağaçlılar – Tahir Çavuşlar sülalesi adıyla ve Kozan soyadı ile Derbent Köyünde yaşamaktadırlar.
3- Gökçelerin Akif: Gökçelerin Koca Kafa Ahmet’in ve Gökçelerin Habibenin babasıdır. Gökçe soyadı ile soyu devam etmektedir.
4- Kahyaların Ahmet: Sülalenin esas adı, Kayışlar sülalesidir. Kahyaların Ahmet, Yaşar Karabulut’un babası Kahyaların Mehmet ile Kahyaların Tahir’in amcasıdır. Erkek çocuğu olmadığından soyu kurumuştur.
5- Solak Mehmet Ağa: Kara Mehmet’in oğlu Mehmet adıyla da tanınır.Hasan Hüseyin isimli oğlunun çocukları Yasin ve Ahmet Karaaslan, Tavşanlı’da yaşamaktadır.
Solak Mehmet Ağa’nın kızı Fatma’nın oğlu Kara Ahmet (Gönülal), Derbent Köyünde yaşamaktadır.
6- Koca Osman’ın Oğlu Ömer: Cambaz Ömer Ağa adıyla da tanınır. On bir yaşındaki Ülfet de bu yangında şehit olmuştur. Diğer oğlu olan Çolak Osman’ın büyük oğlu Tavşanlı Kaymakamlığı Emekli Yazı İşleri Müdürü Mehmet Kocamandır. Mehmet Kocaman’ın kardeşleri Derbent Köyünde yaşamaktadır.
7- Koca Osman’ın Oğlu Ömer’in Oğlu Ülfet: On bir yaşında babasının kucağında şehit olmuştur. Kardeşi, Çolak Osman’dır (Kocaman).
8- Efelerin Mehmet: Kızıl Ercep (Recep), Botbot Ahmet ile Osman Çavuşların -Alaman Hasan Hüseyin’in annesi- Zarife’nin babasıdır. Torunları, soyunu devam ettirmektedir.
9- Softaların Ahmet: Şerif Ağaların Ahmet adıyla da tanınır. Şerif Ağaların Mehmet Ağanın kardeşidir. Diğer kardeşi Hüseyin de Hicaz Cephesinde şehit olmuştur. Çocuğu olmadığından soyu kurumuştur. Ancak Şerif Ağaların Mehmet Ağa, torununa Ahmet adını vererek en azından kardeşinin adını yaşatmıştır. Ahmet Ceyhan Softaların-Şerif Ağalar kolunun soyunu devam ettirmekte ve Derbent Köyünde yaşamaktadır.
10- Dilsizlerin Şerif: Gök Şerif adıyla da tanınır. Gözleri mavi olduğundan bu lakap takılmıştır. Dilsizlerin Bekir, oğludur. Bekir’in oğlu Keramettin ve kızları soylarını devam ettirmektedir.
11- Gencellerin Hüseyin: Hasan Hüseyin (Genca), Nazım ve Nezire, çocuklarıdır. Hasan Hüseyin’in oğulları Bilal ve Nazif, Akkaya soyadı ile soylarını devam ettirmektedir. Genca’nın kızı Şefika, Süleyman Yılmaz’ın annesidir.
Nezire, köyün eski muhtarlarından Tevfik Başalan’ın eşidir.
12- İmamların Şerif: Halil İbrahim, İsmail Hoca, Şerif ve Mehmetlerin Hafize’nin babasıdır. Erkek çocuklarının soyu Gültekin, kızının soyu Gönülal soyadı ile devam etmektedir.
13- Dağdelenlerin Mahmut: Değirmenci Ahmet’in babasıdır. Dağdelen soyadı ile soyu devam etmektedir. Dozer lakaplı torunu Mehmet Dağdelen, köyün en çalışkan insanlarındandır.
14- Durdu Ahmet: Erkek çocuğu olmadığından soyu kurumuştur. Kız çocuğu da tespit edilememiştir.
15- Hasan Çavuş: Erkek çocuğu olmadığından soyu kurumuştur. Kız çocuğu da tespit edilememiştir. Kekliklerin Mehmet’in babası Hasan Çavuş ile isim benzerliği olsa da aynı şahıs değildir.
16- Hafız Osman: Köy imamı olması nedeniyle köyde bulunduğu sırada şehit olmuştur. Bursa-Osmangazi İlçesine bağlı Küçükdeliler Köyünden olma ihtimali yüksektir. Yapılan araştırmada soyunun kuruduğu kanaatine varılmıştır.
Derbent Köyünde İstiklal Savaşı Şehitliği ve Bombacı Eyüp Anıtı
Kurtuluş Savaşında yörede Gayri Nizami Harp yapan Kabakçı Salih Efe Çetesinin kızanlarından Bombacı Eyüp’ün köylüsü olmak ve çetelere gönüllü olarak yiyecek yardımı yaparak çeteye destek vermekten başka suçu olmayan Derbent Köylü on altı kişinin şehit edilmesi konusuyla ilgili yayınların ittifak ettiği bir olaydır.
Yörenin ve Bursa’nın düşman işgalinden kurtarılmasında üstün hizmetleri olan, Tavşanlı İşgal Komutanı Zamanist’i öldüren, Kabakçı Salih Efe Çetesinin önemli ismi Bombacı Eyüp bu konuda yayınlanan eserlerinin ittifak ettiği bir isimdir.
Nömen Ağa, Yunan bozgununu Kabakçı Salih Efe Çetesine erken bir tarihte ileterek çeteye dahil olmuştur. Bu haberle şevke gelen çeteler, Bursa dağ yöresinin ve yöremizin daha fazla zarar görmeden işgalden kurtarılmasını sağladığı gibi Bursa-Mudanya’ya kadar düşmanı kovalamıştır.
Talip Ağanın görevlendirip silahlandırdığı Derbentli fedailer, köy sınırları içindeki Yunan Mangasını sessizce yok ederek yörede en önce köylerini düşman işgalinden kurtarmışlardır. Bu olay daha önce yayınlanan bir esere de konu olmuştur.
Kutsal bir amaç için en kıymetli varlıkları olan canlarını veren bu insanlara, kendi köylüleri ve bir avuç kadirşinas yazardan başka sahip çıkan olmadı.
Osmanlının Kuruluş Döneminde Orhangazi’nin Harp Divanı tarafından yöreyi ve Bursa’yı Germiyanlı saldırılarından koruma görevi ile gönderilen, daha sonra burayı yurt tutan Türkmenlerin soyundan olan Derbent Köylüleri, Kurtuluş Savaşında görevlerini yapmışlardır. Örnek vermek gerekirse I. Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşında Osmangazi’nin tabi olduğu Softalı Cemaatine mensup Derbent Köylü beş şehit tespit edilmiştir. Köyde yaşayan, bu cemaate mensup yedi koldan ikisinin soyu ölümler nedeniyle yok olmuştur.
Tavşanlı, Domaniç, Harmancık, Orhaneli ve Keles’te Milli Mücadeleyi yeni nesillere hatırlatacak İstiklal Savaşı Şehitliği ve Anıtı bulunmamaktadır. Yörede bir çok yerin halkı, Şehitlik’i ve Anıt’ı muhakkak hak etmiştir ama Derbentliler daha çok etmiştir.
Dün petrol nedeniyle iştahı kabaran Emperyalist ülkelerin Osmanlı Devletini paramparça ettikleri gibi yarın bor ve su gibi doğal kaynaklarımıza sahip olmak için ülkemiz üzerinde emeller beslenmeyeceğinin garantisi yoktur. Bunun yakın tarihteki örneği, Irak’ın işgalidir.
Vatan savunması gibi kutsal amacı uğruna şehit olduğunda, arkada kalan ve arkadan gelen nesilleri tarafından baş tacı edilmeyeceğini bilen insanlardan fedakarlık beklenemez.
Derbent Köyüne yapılacak Şehitlik ve Kahramanlık Anıtı, aynı kaderi değişik şekillerde yaşayan Köprücek, Şapçı, Merkezyeniköy, Alabarda, Eşen, Bozbelen Köyleri ile yöredeki diğer insanları da onurlandıracaktır. Derbent Köylüleri Şehitlik ve Anıt alanını hazırlamıştır. Şu günlerde bu konuya hassasiyet gösteren yerel siyasetçiler gibi devlet kademelerindeki yetkililerin heyecanla işe sarılmasıyla ve halkımızın desteği ile bu iş seksen iki yıl sonra bile olsa başarılacaktır.
Yararlanılan Kaynaklar
- Apak, Rahmi. (1988) Yetmişlik Bir Subayın Hatıraları – Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi
- Dinçel, Ömer Faruk. (2003) Bursa Dağ Yöresi – Bursa: Dağ-Der
- Coşgun, Fevzi. (1997) Tavşanlı’da Zaman – Ankara : Nural Matbaacılık
- Eğilmez, Mümtaz Şükrü. (1981) Milli Mücadelede Bursa – İstanbul: Tercüman Tarih Yayınları
- Kutay, Cemal. (2004) Çerkez Ethem Tamamlanmış Dosya – İstanbul: Özgür Yayınları
- Kütahyalılar Kültür ve Dayanışma Derneği. (2003) Kütahya Araştırmaları – Bursa: Kütahyalılar Kültür ve Dayanışma Derneği
- Bahar, İlhan. (2002) Nutuk (Söylev) Mustafa Kemal ATATÜRK – İstanbul: Kum Saati Yayınları
- Pala, Cihat & Erdoğdu, Ertuğrul. (1991) Doğası, Tarihi ve Folkloruyla Simav – Ankara: Simav İlçesi Halk Eğitimi Hizmetlerini Geliştirme ve Folklor Araştırma Yayınları
- Tunçbilek Belediye Başkanlığı-Ömer Faruk Dinçel. (2003) Geçmişten Günümüze Linyit Diyarı Tunçbilek – Ankara: T.C. Tunçbilek Belediyesi Yayını
- Yıldırım, Mustafa. (2004) Mustafa Kemal ile Filistin’den Anayurdun Dağlarına 58 Gün – İstanbul: Toplumsal Dönüşüm Yayınları
- Yurt Ansiklopedisi. (1981) Yurt Ansiklopedisi (Kütahya) – İstanbul: Anadolu Yayıncılık A.Ş.
- Bizim Tavşanlı Gazetesi (19 Temmuz 1982) Bundan 60 Yıl Önce Bugün: Yunan İşgal Kuvvetleri Tavşanlı’ya Bağlı Derbent Köyünde 17 Vatandaşımızı Diri Diri Yaktı S.2,4 – Tavşanlı
- Aydoğdu, Recep. (2004) Düşte Uludağ’ın Ardına Tarihi Yolculuk (Bursa ve Kütahya Tarihinden Kesitler) – Bursa: Araştırma Yazısı
Yararlanılan Sözlü Kaynaklar
- Altındağ, Cemal Derbent Köyü, Tavşanlı – KÜTAHYA
- Aydoğdu, İbrahim Derbent Köyü, Tavşanlı – KÜTAHYA
- Aydoğdu, Seniha Derbent Köyü, Tavşanlı – KÜTAHYA
- Bal, Ramazan Derbent Köyü, Tavşanlı – KÜTAHYA
- Ceyhan, Ahmet Derbent Köyü, Tavşanlı – KÜTAHYA
- Coşkun, Halime Derbent Köyü, Tavşanlı – KÜTAHYA
- Çakan, Mustafa Derbent Köyü, Tavşanlı – KÜTAHYA
- Çelebi, Nazmiye Derbent Köyü, Tavşanlı – KÜTAHYA
- Durak, Balı Derbent Köyü, Tavşanlı – KÜTAHYA
- Gümüş, İsmail Derbent Köyü, Tavşanlı – KÜTAHYA
- Gönülal, Ahmet Derbent Köyü, Tavşanlı – KÜTAHYA
- Kozan, Zabit Derbent Köyü, Tavşanlı – KÜTAHYA
- Oruç, Recep Derbent Köyü, Tavşanlı – KÜTAHYA
- Subaşı, Abdurrahman Küçük Deliller Köyü, Osmangazi – BURSA
- Şahin, Eyüp (Torun) Derbent Köyü, Tavşanlı – KÜTAHYA
- Uludağ, Ahmet Derbent Köyü, Tavşanlı – KÜTAHYA
Yararlanılan (Şu An Hayatta Olmayan) Sözlü Kaynaklar
- Aydoğdu, Hatice Derbent Köyü, Tavşanlı – KÜTAHYA
- Şahin. Eyüp (Bombacı) Derbent Köyü, Tavşanlı – KÜTAHYA