OSMANLI’NIN KURULUŞ DÖNEMİNDEKİ SÖĞÜT’TEN DOMANİÇ’E GÖÇ YOLLARI İLE BURSA-KÜTAHYA ŞEHİRLERİ ARASINDAKİ ANA YOLLARIN GÜZERGAHI VE BUGÜN İÇİN ÖNEMİ
Ertuğrul Bey Döneminde Göç Yolu:
Osmanlı Devleti’nin kurucusu Osman Bey’in babası Ertuğrul Bey döneminde; Anadolu Selçuklu Sultanına yardım ve Eskişehir yakınlarındaki Karacahisar’ın (Dorleo Kalesi ve Şehri) fethindeki (M:1229 -1230 yılı) katkılarından ötürü sultan ona Ankara yakınlarındaki Karacadağ yöresinden sonra bu kere Söğüt’ü kışlak ve Ermeni Beli ile Domaniç’i yaylak olarak vermiştir. Ertuğrul Bey bu sırada 31 yaşındadır.
Ertuğrul Bey M: 1198-1281 yılları arasında yaşamış ve beylik dönemi barış ve huzur içinde geçmiştir. Bu dönemde Söğüt-Domaniç yaylası arasındaki göç yolu olarak Bozüyük yolu kullanılmıştır. Bozüyük’ten sonra Camiliyayla’ya gelinip buradan Domaniç Yaylalarına ulaşılmıştır. Yerli Rumlarla aralarında bu sırada sorun olmamıştır. Karşılıklı birbirine saygı ve anlayışa dayalı komşuluk yapılmıştır.
Osman Bey (Atman Bey) Döneminde Göç Yolları:
Osman Bey, babası altmış (60) yaşında iken doğmuştur (D: M 1258 Ö: M 1326). Ertuğrul Bey ölünce yerine en küçük oğlu olan Osman Bey; M: 1281 yılında, yirmi üç yaşındayken Kayı Boyunun, Karakeçili Aşiretinin başına bey olarak seçilmiştir. Diğer ağabeyleri Sarı Batu Bey ve Gündüz Bey, onun destekçisi olmuşlardır. İlk zamanlar kışlak ve yaylak arası göçlerde Bozüyük yakınlarındaki Kumral Abdalın zaviyesinin bulunduğu Kovalıca ve Karaağaç köylerine yakın yerden Muratdere ve Erikliden, Dodurga yakınlarından, Camili Yayla üzerinden geçerek Domaniç Yaylalarına ulaşmışlardır.
Osman Bey ilk yıllar kabına sığmayan, delidolu, atak bir beydir. İlk evliliğini Selçuklu vezirlerinden Ömer Bey’in kızı Mal Hatun ile M:1280 yılında yapmış ve M:1281 yılında oğlu Orhan doğmuştur. Aynı yıl babası Ertuğrul Bey ölmüştür M: 1289 yılında Şeyh Edebali’nin kızı Rabia Bala Hatun ile ikinci kere evlenmiştir.
Osman Bey babasının sessiz ve barışsever dönemi sonunda atak bir beylik yapmaya başlamıştır. Ekseriyetle Harmankaya Hâkimi (Tekfuru) Köse Mihal isimli, kendi huyuna benzeyen bir Rum ile iyi arkadaşlık yapar. Bu kişi ile önceleri arkadaş iken sonraları kendine tabi bir bey olmuştur. Köse Mihal sonra Müslüman olmuş ve kuruluş döneminde birçok olayı birlikte yaşamışlardır. Abdullah adını alan Köse Mihal; Orhan Bey’e de yoldaşlık ve hocalık etmiştir. Bursa’nın Bizans’tan teslim alınmasında bu kişi aracılık etmiştir.
Osman Bey’in beyliği sırasıyla; önce Kastamonu’daki Çobanoğulları’na, sonra Germiyan Beyliğine ve sonra Bilecik Tekfurluğuna bağlı olmuştur. Bu beyler ise Anadolu Selçuklu Sultanına bağlı beylerdir. Osman Bey ve Orhan Bey zamanında beylik büyümeye başlarken; Bizans’tan aldığı yıllık 100.000 altın ve kıymetli hediyeler nedeniyle Germiyan Beyi 1. Yakup Bey Osmanlı’ya çok düşmanlık yapmıştır. Bilecik’e bağlı iken ilk zamanlar Osman Bey; Bilecik Tekfurunu hediyelerle gönlünü hoş tutmuş ve kendisine müdahale etmemesini, kendi tarafını tutmasını sağlamıştır. Yaylaya göç ederken kıymetli eşyalarını Bilecik Tekfuruna hediyeler vererek emanet bırakmış, yaylaktan dönerken Bilecik Tekfuruna uğrayarak tekrar hediyeler vererek emanet eşyalarını geri almıştır. Osman Bey bilerek yolunu uzatıp Söğüt’ten Bilecik’e gidip işini bitirdikten sonra tekrar daha uzun yol kat edip Bozüyük’e gelip, oradan yaylaya gitmek yerine kısa yoldan yaylağa gitmeyi istemiştir. Selçuklu tarafından kendine Domaniç Yaylası gibi yaylak olarak kullanma hakkı verilen Ermeni Beli (Ahi Beli) yolunu kullanarak; İnegöl Tekfuruna bağlı Kulaca Tekfurunun ekili biçili arazisinden zarar vererek geçtikten sonra, Muzal’dan (Gündüzlü Köyü) başlayan -Domaniç Beli olarak anılan- yolu kullanarak Oylat üzerinden, Domaniç Yaylalarına gitmeyi tercih etmiştir. Osman Bey’in amacı; Bilecik Tekfurunun desteğine güvenerek, bilerek hır çıkarmak suretiyle, yaylak ve kışlak arasını birbirine doğrudan bağlayarak toprak elde etmektir. Ortada bir bey vardır fakat yeri yurdu dağınıktır. Kışlağı ayrı yerde, yaylağı ayrı yerdedir. Birinden ötekine gidebilmek için birilerinin yardımına ve iznine muhtaçtır. Divitçioğlu’nun tabiriyle bir beyliğin topraklarının göbel adı verilen sınır taşları ile belirlenmiş ve emsalleri ve üst egemen devletler tarafından tanınmış, bir bütün halde (çokgen bir düzlem) olması gerekir. Osman Bey bu amacını gerçekleştirmek üzere Kulaca üzerinden İnegöl Tekfuruna bir hamle yapmıştır.
Osman Bey yetmiş (70) kişilik bir güçle İnegöl’ü basmaya giderken bundan casusları aracılığı ile haberi olan İnegöl Tekfuru; Ermeni Belinde (Nazifpaşa’da) Osman Bey ve adamlarını pusuya düşürmüştür. Yanında götürdüğü Sarı Batu ağabeyinin oğlu, on altı (16) yaşındaki Bay Koca burada M:1284 ‘te şehit olmuştur. Osman Bey buna çok üzülmüş ve yeğenini İnegöl yakınlarındaki Hamzabey Köyünde gömdükten sonra M: 1286 yılı ilkbaharında İnegöl’e bağlı ve dokuz (9) km mesafedeki Kulacahisarı’nı üç yüz (300) kişilik aşiret savaşçısı ile fethetmiştir. Bu olay İnegöl Tekfurunu çok kızdırdığı halde, Bilecik tekfuru Osman Bey’e ses çıkarmamıştır. Bunun üzerine İnegöl Tekfuru İnegöl’e yirmi üç (23) km mesafede bugünkü Eskikaracakaya’da bulunan Karacahisar (Melangia) tekfurunu, kendisinin de Osman Bey’in tehdidi altında olduğuna inandırarak, onunla ittifak yapmıştır.
Olayların yaşandığı tarihten 175-200-250 yıl sonra yazılan tarih kitaplarında yer ve zaman ile ilgili kargaşa mevcuttur. Birçok olay, iki değişik yerde, iki farklı olay olarak yaşandığı halde; Bir yerde ve bir kere yaşanmış olduğu zannedilerek yazılmaktadır. Bu tip tarih yazıcılığı doğal olarak kargaşaya neden olmaktadır. Bu kargaşalardan biri Karacahisar’ın fethi meselesidir. Bizans İmparatoru M: 1176 tarihindeki Miryokefalon Savaşından sonra Anadolu’dan ümidini kesmiş, Sakarya kıyılarını güçlendirerek Türklerden korunacağını zannetmiştir. Eskişehir yakınlarındaki Dorleo M:1229-1230 tarihinde Ertuğrul Beyin yardımıyla fethedilerek Anadolu Selçuklu Devletinin eline geçmiştir. Dorleo iken Karacahisar adı verilen bu yer su kıtlığından ötürü sonradan düze tekrar kurularak Karacaşehir adını almıştır. Bilecik dahi Anadolu Selçuklu’nun hakimiyetini tanımış, Ermeni Beli (Ahi Beli) Bizans ile sınır kesilmiştir.
Eskişehir’e 5-6 km mesafedeki eski adı Dorleo olan Karacaşehir; İnegöl’e, bugün Mezit boğazından geçen kestirme yoldan 110 km’den fazla uzaklıktadır. Eskişehir ile İnegöl arasının çok büyük kısmı Türkmenlerin çok yoğun yaşadığı ve hâkim olduğu bir bölgedir. İnegöl Tekfurunun ittifak yaptığı tekfurluk, kendisine 23 km mesafedeki Melangia ise başka bir Bizans yerleşim yeridir. Bu ad melanin kelimesinden gelmektedir. Melanin, bene renk veren maddedir. Bilindiği gibi ben kara (siyah) değil, karaca renktedir. Melangia’ya adının Türkçe karşılığı olarak Karacahisar denilmiştir. Buranın Eskişehir yakınlarındaki Karacaşehir olduğunun düşünülmesi, kabul edilip yazılması, yukarda açıklanan nedenlerle (uzaklık ve Türk bölgesi içinde olması nedeniyle) hayatın doğal akışına göre mümkün değildir. İnalcık, ekibiyle yaptığı yüzey araştırmalarında Melangia adı verilen, bugün İnegöl’e yakın Eskikaracakaya köyünü Karacahisar kabul etmiştir.
M:1286 yılında Kulacahisar’ın fethinden iki yıl sonra 1288 yılı yayla dönüşü zamanı, Eylül ayının ilk haftalarında, Karacahisar (Melangia) Tefuru Alexius’un kardeşi Kalanoz komutasındaki yaklaşık 300 kişilik müttefik İnegöl ve Karacahisar Kuvvetleri, Domaniç Beli’nin en dar iki tepesinin arasındaki çatakta, İkizce denilen yerde ( Bu yer 19. asrın ikinci yarısına kadar Domaniç Belinde olan Tekfur Çatı Karyesinin kurulu olduğu yerdir) Çatakalıç Tepe veya bugün Çatalalıç Tepe denilen yerde pusu kurmuşlardır. Obaların kışlağa dönüşünü komuta eden Osman Bey’in ağabeyi Sarı Batu ile eski Aksu köylülerinin obasından ve Güneyseyid Köylülerinin obasından yaklaşık kırkar kişilik Kayı Boyuna mensup, Karakeçili Yörük, başlarında yaşlı nökerlerinden (Alplerden) Koyun Baba isimli önderleriyle birlikte Domaniç Belinden geçerken, kaçış yeri olmayan bu yerde şehit edilmişlerdir. Bizaslılarla yapılan bir savaşta şehit olduğu bilinen Koyun Baba’nın burada şehit olduğundan zerrece şüphem yoktur. Çünkü Domaniç’te Ertuğrul Bey döneminin yaşlı nökerinin (Alp) ölebileceği Domaniç Beli (İkizce Savaşı) pususundan başka olay yaşanmamıştır. Çatışma sırasında Sarı Batu’nun karnı yarılarak, bağırsakları yere dökülmek suretiyle şehit edilmiştir. Domaniç Belinde İkizce Tepe (eskiden Çatakalıç Tepe bugün Çatalalıç Tepe) denilen yerde yaşanan olay iddia edildiği gibi başarılı bir savaş değil, pusuya düşürülerek yok edilmektir. Hem çok büyük kayıp verilip hem de başarıdan bahsetmek kanaatimce abestir. Yaşanan bu kötü olayın haberini alan Osman Bey, Aksu Obasının şehitlerini ve ağabeyi Sarı Batu’yu, obalarının kurulu oldukları yerdeki Akmeşhed denilen yere defnettirmiştir. Sarı Batu’nun mezarı eski Aksu, bugün Karaköy yakınlarındadır. Güneyseyid Obasının şehitlerini; Güneyseyid (Güney) Köyünün üst tarafındaki Mermerler Meşhedine, oba önderi Koyun Baba’yı birkaç yüz metre yukarıdaki Kızıltepe eteklerine gömmüşlerdir. O yıllarda ölen tüm bey sülalesi fertleri (ana, oğul, torunlar) öldüğü yere en yakın yerde gömülmüşlerdir (Haymana, Baykoca, Aydoğdu, Dündar). Osman Bey’in, ağabeyi Sarı Batu’nun öldüğü yerden yaklaşık yüz kilometre uzakta bir başka yere gömülmesi (Söğüt’e) o zamanki hayatın doğal akışına uygun değildir. İlk defa iç organları çıkarılıp bir başka yere gömülme olayı (1. Murat Ö: M:1389) tam yüz yıl sonradır.
Osman Bey, Çatak Alıç’ta (İkizce Tepelerinin çatağında) aşiret obalarına M:1284 yılında Ermeni Belindeki gibi kurulan kalleşçe pusuya çok kızıp, intikam hırsıyla deliye dönmüş ve müttefik kuvvetlerin peşine düşmüştür. Domaniç Belinden, Kazmut Yaylasından Pazar Alanına (Saadet) gelmeden sağa doğru, Bahçekaya (Mesruriye) istikametinden bugünkü Tahtaköprü’nün bulunduğu yerden, dik aşağı Karacahisar’a (Eskikaracakaya) ulaşmışsa da Kalonoz komutasındaki ittifak edenlerin hisarda bulunmaması, kaçması nedeniyle buradan eli boş ayrılmak zorunda kalmıştır. Sonunda Osman Bey, Kalanoz’u bir yıl sonra M:1289 yılında Ermeni Beli’nin üst başında Ermeni Pazarı’nın (Pazaryeri) dört (4) km üst tarafında Doğanlar mevkiine yakın, İt Eşeni Karyesi (Ermeni Karyesi) denilen yerde yakalayıp infaz etmiştir. Ağabeyine yapıldığı gibi karnını yardırıp bağırsaklarını yere döktürerek, ters bir şekilde (it gibi) gömdürmüştür. Sonra elindeki esirlerle Karacahisar’a yürümüştür. Diğer ağabeyi Gündüz Bey’in Karacahisar’ı tümden yakıp, yıkalım demesine rağmen yapmamış, başka yol tutmuştur. Buranın halkına korku salarak teslim olmadıkları taktirde hepsini katledeceğini, teslim olurlarsa canlarını bağışlayacağı sözünü vererek kaleyi teslim almıştır. Bu yerleşim yerinin yerli Rumları, sonraları Gavur Karacahisar adı ile anılan bu yerde, yaşamaya devam etmişlerdir.
Osman Bey aynı taktiği diğer ağabeyi Gündüz Beyin oğlu Aydoğdu Bey M:1303 yılında Dinboz’da (Erdoğanköy) yapılan savaş sırasında Kite Tekfuru tarafından şehit edildikten sonra da intikam almak için teker teker tekfurların peşine düşmüştür. Dinboz Savaşı, Osman Bey’e Bursa kapılarını ve Bursa Ovasını açmıştır. Ulubat (Lapadion) Tekfuruna sığınan Kite (Bursa-Ürünlü) Tekfurunu tehditle Ulubat Tekfurundan teslim aldıktan sonra doğruca Kite’ye gitmiştir. Tekfuru Kite Kalesinin önünde önce ata bağlayıp yerlerde sürükletmiş sonra iki kol ve bacaklarından dört tane ata bağlatıp, atları kamçılatarak dört yöne koşturarak, bedenini beş parçaya böldürmüştür. Kite halkına teslim olurlarsa, canlarının emniyette olduğu sözünü vermiş ve Kite Kalesini teslim almıştır. Önemli bir ayrıntı: Türk Devletlerinde bey sözü, devlet sözü çok önemlidir. Osman Bey, buna harfiyen uyan bir devlet adamıdır. Ulubat Tekfuruna verdiği söz üzerine Osmanlı Ulubat köprüsünden 128 yıl karşı tarafa, devlet sözü verildiği için geçmemiştir. Ya Ulubat Gölünün doğusundan dolaşılmış veya Karacabey Boğazını dolaşılarak Mihaliç’e (Karacabey’e) gidilmiş, bazen kayıkla karşıya geçilmiştir. Bizans Devleti yıkıldıktan sonra o köprüden karşıya geçmeye başlanmıştır. Buna, Ahde Vefa denir. Karşı taraf ahdini bozmadıkça, Nakzı Ahd yapmadıkça Türk Devletleri verdiği sözü tutar. Bu büyük devlet olma özelliğidir. Ne yazık ki dünyadaki sayılı büyük sanılan devletler, devlet sözüne önem vermez. Yakın tarihten örnek verirsek Apo’nun asılmayacağı sözü üzerine teslim aldığı Apo’yu, verdiği devlet sözü nedeniyle asmamıştır. Türk devletleri küçük bir beylikken dahi verdiği sözü tutmuştur. Bugünün süper güç denilen büyük devletleri dahi, verdiği devlet sözlerine uymayabilmektedir.
Domaniç’te, Kuruluş Döneminde, Domaniç Belinde M:1288 ‘de yaşanan bu olaya Domaniç Beli Savaşı veya yerin özelliğinden ötürü İkizce Savaşı denir. Bugün hala Domaniç Ovasında İkizce tepelerin olduğunu zanneden araştırmacı, tarihçiler vardır. Denk kuvveti olan iki güçten birinin karşı tarafın oturduğu düz ovada baskın yapması veya pusu kurması ölümü ve yok olmayı kabul ederek intihar etmesi olur. Hayatın doğal akışına uymaz. Bu kadar kaybın üzerine savaşta Osman Bey’in zaferinden bahsedilmesinin doğru olmadığı kanaatindeyim. Ortada ittifak halindeki İnegöl ve Karacahisar güçlerinin bir pususu ve bu pusuda şehit edilen Kayı Boyuna mensup, Karakeçili Aksu ve Güneyseyid Obalarının Yörükleriyle birlikte şehit edilen Sarı Batu ve Koyun Baba vardır. Bu savaşın Domaniç Ovasında olması ihtimali yoktur. Savaş kurallarına göre bir askeri birlik yok olacağı kesin olan derinliğe girmez. Hırsız bile girdiği evde kaçış yolunu hazırlamadan hırsızlık yapmaz.
Domaniç’te; Hüdavendigar Livası Tahrir Defterinde kayıtlı iki adet meşhed (şehitlik) vardır. Birincisi eski Aksu Karyesi’ndeki (bugün Domaniç Karaköy’deki) Akmeşhed ve Sarı Batu’nun mezarı olduğu bilinen mezar. İkincisi Güneyseyid Karyesi’ndeki (Bugünkü Domaniç Güney Köyündeki) Mermerler Meşhedi ve meşhedin birkaç yüz metre yukarısında, Güney Köyü’ne ve Beşik Tepe’ye bakan ve çevreye hâkim bir yerdeki mezar. Bugün Karaköy hudutları içinde kalan Kızıltepe’deki kara ardıç ormanının içindeki mezarın Ertuğrul Bey’in nökerlerinden (Alplerinden) Koyun Babaya ait olduğu kabul edilir. Domaniç’te ve Domaniç Beli’nde bunun dışında Osmanlı döneminde yaşanmış başka önemli bir olay ve şehitlik yoktur.
DOMANİÇ YAYLALARINI SÖĞÜT’E BAĞLAYAN GÖÇ YOLLARININ ANALİZİ VE KURULUŞTAKİ ÖNEMİ
A- Ertuğrul Bey zamanındaki (barış dönemindeki) Göç Yolu: Bu yazının başındaki ikinci paragrafta açıklanan; Söğüt, Bozüyük, Camiliyayla, Domaniç göç yoludur. Bu yol sonraları da kullanılmaya devam etmiştir. Kısa ve sorunsuz bir göç yoludur.
B- Osmanlı’nın devlet olmasının önünü açan olay ve bununla ilişkili Göç Yolu: (Söğüt -Ermeni Beli, Domaniç Beli -Domaniç arasındaki Göç Yolu). Kulacahisar ile Karacahisar’ın arasındaki on altı (16) km. genişliğinde ve on (10) km. derinliğindeki küçük toprak parçasının fethedilmesi devletin kurulmasındaki en önemli olaydır. Yaklaşık yüz altmış (160) km2’lik küçük bir alanın fethi ile iki ayrı ada şeklindeki toprak parçaları (yaylak ve kışlak) birbirine bağlanarak çokgen şeklinde tek bir düzlem halinde İl (ülke) haline gelmiştir. Alanı küçük de olsa yönetilen, sınırları belli ve savunmak için canların verildiği, kutsanan, yekpare bir toprak parçasına İl (Ülke) denilmektedir. Bu, Osmanlı Beyliğinin (devletin) kuruluşu anlamına gelir. Bu olduğunda, kılıçla aldığı bu yer nedeniyle Osman Bey Eskikaracakaya’da (Karacahisar’da) adına hutbe okutmak istese de Dursun Fakih, Osman Bey’i İlhanlı tehlikesinden korumak için buna karşı çıkar. Bunun izinsiz yapılamayacağını bildirir. Çünkü o dönemde en büyük güç olan İlhanlı Hanıdır. Hakimiyetine karşı gördüğü sultan ve beyleri küçücük bahanelerle boğdurmaktadır. Kanaatimce ilk yazılan kronik olan Yahşi Fakih’in Menakıpnamesi’nde bu konu mevcut olmalıdır. İlin (Ülkenin) tanınması; tabi olunan Anadolu Selçuklu Devletinin de tabi olduğu İlhanlı Devletinin haraç ve Osman Bey’in oğullarından birinin rehin verilmesinden sonra razı edilmesiyle, daha sonra (M:1299 yılında) olduğu kanaatindeyim. İlhanlı’nın razı edilmesi sonrası peş peşe yaşanan olaylar sonucu Bilecik, Yarhisar ve İnegöl bir çırpıda alınıp Yenişehir önlerine gelinmiş ve İznik ile Bursa fethedilecek hedef topraklar olmuştur. Bu dönemde daha sonra Sakarya ötesinde ve İznik civarında fethedilen kaleler ticaret yollarının kontrolü amaçlıdır. Rehin verilen bu beyin soyunun M:1399 yılında Malatya’nın fethinden sonra Yıldırım Bayezit huzuruna çıkarak kendilerini tanıttığı ile ilgili bilimsel makale mevcuttur. Aşıkpaşazade Tarihinde anlatılan Tuğ, Alem ve Davullu Beyliğin Selçuklu Sultanınca tanınması ritüeli, bu sorun aşıldıktan sonra M:1299 yılında olmalıdır. Osmanlı Devleti’nin kuruluşu bu olayla ilişkilendirilir. Osmanlı Beyliği; Osman Bey zamanından Orhan Bey döneminin bir kısmına kadar tabi olduğu İlhanlı Devletine haraç ödemiştir. İlhanlı ve Anadolu Selçuklu birlikte yıkılınca, diğer beyliklerle birlikte Osmanlı bağımsız beylik haline dönüşmüştür. Kısaca söylersek Osmanlı Beyliği kuruluşu sırasında başka devlete haraç ödeyen bağımlı bir devletti.
Osmanlı Beyliğinin Devlet olmasını sağlayan Göçyolu: (Domaniç Beli ve Ermeni Beli)
Domaniç Beli: Domaniç’ten İnegöle giderken, Durabey Köyünden sonra yeni yoldan Domaniç Dağına tırmanmaya başlarsınız. Eskiden Durabey’den dağa doğru Pazar Alanına gelirdiniz (Domaniç Dağının arka yüzünde Saadet Köyü yakınlarında ikinci bir Pazar Alanı daha vardır). Yeni yoldan dağa tırmanırken solda Orman Teşkilatına ait Çatal Alıç Yaylasının olduğu ve Murat Ağa isimli müstecirin çalıştırdığı tesise gelirsiniz. Şu anda orada Orman Teşkilatı bungalov tarzı konaklanabilen yerler yapmaktadır. Buraya Çatal Alıç Yaylası denir. Domaniç Beli buradan geçer.
Çatal Alıç Yaylasından itibaren buranın sağı ve solu yukarı doğru Domaniç Beli denilen tarihi yoldur. Bu yol hem yörük Göç Yolu hem de Osmanlının iki büyük vilayeti olan Anadolu Vilayeti ve Hüdavendigar Vilayetini (Kütahya ve Bursa) birbirine bağlayan ana yoldur. Bel, belen; dağ sırtlarında geçit veren yer, dağ geçidi demektir. Çatak; iki tepenin arasındaki geçittir. İki dağın veya tepenin (ikiz tepelerin) birbiriyle çatılması ile oluşmuş dere yatağı veya geçit veren yer demektir.
Domaniç Beli:
Domaniç Belini iki bölümde inceleyebiliriz:
- Bölüm: Çatal Alıç Yayla ile Çukurca Derbendi arasındaki kısımdır. Çatal Alıç Yayladan (Murat Ağanın Yerinden) ana yolun karşısına geçip sağa orman içine doğru yolu takip ederseniz Domaniç Belinin Çukurca’ya kadar olan kısmına ulaşırsınız.
- Bölüm: Çatal Alıç Yayladan (Çatak Alıç Yayladan) sola yukarı giderseniz Palazoğlu’nun göletinin sağından veya solundan Çatal Alıç Tepe (Çatak Alıç Tepe-İkizce Tepe) denilen dar geçide gelirsiniz. Burası Domaniç Belinin Muzal Derbendine (Gündüzlü Köyü) kadar olan büyük parçasıdır. Bu mevkii 19. Asrın ortalarına kadar Tekfur Çatı veya Tekfur Çatağı denilen, şimdi düz ovaya indirilen Durabey Köyünün eski yerleşim yeridir ve halen bu arazi Durabey köy hudutlarının içindedir.
Çatal Alıç Tepeden (Çatak Alıç Tepe) sonra Kocayayla ve Topuk Yayladan gelen yolla birkaç kilometre sonra birleşir. Tam zirveye gelmeden Kazmut Yaylasının ortasından geçilir. Buradan giderken Solda Domaniç Dağlarının en yüksek yeri olan Darı Tepeden sonra Bilelik Yaylasına gelinir. Bilelik, Osman Bey’in Beylik Yaylasıdır. Kazmut ile Bilelik arası iki saatlik yürüme yoludur, daha solda Gürgen Yayla bulunur. Oylat ve Saadet’e doğru giderken yolun solunda Elmacık Yayla hizasından geçilir. Buradan Oylat’ın başındaki Alaçam Yaylasından (Orman Deposundan) sağa gidilirse Demir Boku denilen yere (eski demir cürufu) gelinir. Alaçam Yaylasından sola dönülürse Saadet Köyü ve Oylat’a gelinir. Ortadan gidilirse yan yoldan yine Oylat’a, sağdan gidilirse Mesruriye-Bahçekaya’dan, Tahtaköprüye ve oradan sağa gidilirse Ankara yolu kenarındaki Eskikaracakaya’ya(Karacahisara) gelinir.
Oylata başka yoldan da ulaşılır. Bu dağ yollarının Kuruluş Dönemi sırasında, öncesinde ve sonrasından M:1960-1970 yıllarına kadar Domaniç köylerinin yaya veya binek hayvanla İnegöl ve Bursa’ya ulaşmasında çok önemli rolü olmuştur.
Oylat’tan Muzal (Gündüzlü) veya Oylat’a gelmeden direkt olarak İnegöl’e ulaşan alternatif yol şöyledir; Kozcağız, Güney, Karaköy’den veya Saruhanlardan gelen yol Çarşamba, Aygırlar, Fıranlar ve Sarıot’tan gelip Ortaca ve Kozluca arasından sağa Bilelik Yaylasına gidebildiği gibi, sola Gazelli (Hamidiye) üzerinden Deydinler’den direkt olarak İnegöl’e ulaşır. Ortadan ilerlenirse Saadet ve Oylat’a ulaşılabilir. Kestirmeden İnegöl’e ulaşmak isteyenler daha ziyade Gazelli (Hamidiye) yolunu kullanırlar. Her yolun kullanma amacına göre başka avantajı vardır.
Oylatın başındaki Alaçam Yaylasından sola dönüp Saadet (Pazar Alanı) ve Oylat’tan sonra Hilmiye’den Muzal Derbendine (Gündüzlü) ulaşılır. Muzal Derbendi Domaniç Belinin İnegöl tarafındaki alt ucudur. Bundan sonra sola İnegöl ve tekrar sola Bursa’ya devam eder. İnegöl Yenişehir arasından Bayır Köyden Yenisölöz’den (Ermeni Sölöz) İznik Gölünün kenarından sola Gemlik’e, sağa Yalakabad (Yalova) İskelesi yoluyla İstanbul’a gider. Eğer Muzal Derbendinden (Gündüzlü) düz devam edilirse Ankara yolunu keserek Kınık ve Çitli’den Kurşunlu’ya ulaşılır. Artık Kurşunlu’dan sağa doğru Ermeni Beli (Ahi Beli) başlar. (Harita-1)
Ermeni Beli:
Kurşunlu’dan Ermeni Pazarına (Pazaryeri) kadar uzanan yola Ermeni Beli veya Ahi Beli denir. Bu yol Mezit Boğazından geçen yeni yol ulaşıma açılıncaya kadar Bursa’yı Karaköy istasyonu ve Bozüyük üzerinden Eskişehir ve Ankara’ya bağlayan virajlı, engebeli ve dik fakat çok önemli bir yoldu. Kuruluş Döneminde buradan gerek Domaniç Yaylalarına gerek İnegöl ve Yenişehir üzerinden İznik ve Bursa’yı ele geçirmekte çok önemli atlama taşı idi.
Kurşunlu’dan sonra başlayan Ermeni Beli denilen ve birçok tarihi olay yaşanan yol başlar. Ermeni Beli Derbendinden sonra (Nazifpaşa Köyü) ve Geçit Derbendinden (Bahçesultan Köyü) geçilerek Ermeni Pazarına (Pazaryeri) ulaşılır. Ermemi Belinden dört kilometre sonra İt Eşeni adı verilen Osman Bey’in ağabeyi Sarı Batu’yu şehit eden Kalanoz’un cezalandırıldığı yerdir. Buraya Ermeni Karyesi de (Köyü) denir. Buradan devam eden yol Karaköy İstasyonuna gelir. Dün de önemli olan bu yerden Bursa’ya açılan hızlı tren yoluyla Bursa, İstanbul- Eskişehir-Ankara hızlı tren yoluna bağlanacak. Tarih tekerrür ediyor. Geçmişte önemli geçit yerleri önemini hala devam ettiriyor. Karaköy’den sonra Dömez köyü yoluyla Söğüt’e ulaşılır. Domaniç’ten yola çıkan Kayılı, Karakeçili Aşireti altı gün içinde, günlük 15-16 km yol kat ederek, altı yerde konaklayarak, yaklaşık 96 km’lik yolu kat ederek ağırlıkları ve hayvanları ile Göç Yolunu tamamlarlar. Söğüt Dömez köyünü 2. Abdülhamit dönemine kadar kışlak olarak kullanan ve Domaniç Bilelik Yaylasına yaylayan Kayılı Karakeçili Karakaya Obasıdır. Bu oba bugün Tavşanlı İlçesine bağlı Karakaya Köyünü kurmuşlardır.(Harita-1)
Ermeni Beli ve Ahi Belinin eski önemi ve ileride olacak önemi, Karakaya İstasyonu hızlı tren hatlarının önemiyle birlikte bir önceki paragrafta anlatılmıştı. ”Tarih, tekerrür eder” denir.
TARİHİ BURSA-KÜTAHYA YOLU VE DOMANİÇ BELİNİN GEÇMİŞTEKİ VE GELECEKTEKİ ÖNEMİ
Osmanlı Döneminde, M:1451 yılından itibaren Kütahya, Anadolu’nun tüm batısını kapsayacak şekilde; Alanya’dan başlayarak Isparta, Afyon, Eskişehir, Ankara, Çankırı, Kastamomu, Kocaeli, Bursa, Balıkesir, Manisa, Aydın (İzmir), Aydın ve Muğla’nın çevrelediği alanda Anadolu Vilayeti ve Anadolu Beylerbeyliğinin merkezi idi.
Bursa, Hüdavendigar Sancağı adıyla yaklaşık dört yüz yıl (400) Kütahya’daki Anadolu Vilayetine bağlı idi. M:1847 yılında yeni bir örgütlenme ile Anadolu Vilayeti kaldırıldı. Başka yeni vilayetler kuruldu ve daha küçük bir alana önce Kütahya, bir yıl sonra Bursa’nın merkez olduğu Hüdavendigar Vilayeti kuruldu.
Yaklaşık 60 yıl kadar süre Kütahya, Bursa’daki Hüdavendigar vilayetine bağlı kaldı.
M:1908 yılında Kütahya ve Bursa ayrı idari merkez oldular. Domaniç M:1451 yılından M:1931 yılları arasında yaklaşık 480 yıl genellikle İnegöl’e bağlı nahiye, bazen Bursa’ya bağlı kaza oldu. Kütahya vilayetine olarak bağlı kaldığı süre 483 yıldır.
Hüdavendigar Sancağının merkezi Bursa’yı, Anadolu Vilayetinin merkezi Kütahya şehrine bağlayan tarihi yol; İnegöl’den sonra, 1850 yıllarına kadar Muzal Derbendinden (Gündüzlü), oradan Domaniç Beli denilen yoldan Çukurca Derbendine, oradan Yoncalı üzerinden Kütahya’ya ulaşırdı. Murat Hüdavendigar oğlu Yıldırım’ı Germiyan Beyinin kızı Devlet Hatun ile evlendirirken, bu yoldan gelin almaya gidilmiş ve gelin Bursa’ya bu yoldan getirilmiştir. Fetret Devrinde Çelebi Mehmet Bursa’ya uğramadan Ermeni Belinden inip Kurşunlu’dan Balıkesir’e giderken Domaniç Belinden geçmiştir. Daha Osmanlı yokken, Bizans İmparatoru Alexios Kommenos İznik’ten yola çıkıp Domaniç Belinden Saruhanlar Köyündeki Orinasa (Oynaşhisara), oradan Alethina (Tavşanlı, İlet- Derbent) üzerinden Akrakos’a (Eğrigöz-Emet) bu yoldan gidip tehlikeli gördüğü göçebe Türkleri takip etmiştir
Bu yoldan Evliya Çelebi’den başka 1850 yılları civarında yabancı seyyahlar geçmiş ve Bursa Defterinde hatıraları yayınlanmıştır. 1877-1878 yılından sonra (Osmanlı-Rus Savaşı sonunda) yeni iskanlarla (Balkan ve Kafkas göçmenleri) doğan yeni ihtiyaçtan ötürü eski yollar değişti.
Osmanlı Döneminde Yoncalı’daki bıldırcın çiftliklerinin yumurtaları, her gün Yoncalı ve Çukurca-Muzal arasındaki Domaniç Beli yoluyla İnegöl ve Yenişehir arasından, Bayırköy-Yenisölöz üzerinden geçen tarihi ticaret yolundan, Bursa-Gemlik civarında Bursa’dan gelen yolla birleşip, Yalakabad’a (Yalova), oradan İstanbul’a saraya ulaştırılırmış.
Birbirlerine bağlı iki vilayet Domaniç Belinden geçen Roma döneminden beri var olan bir ana yolla birbirine bağlıydı. Bursa’dan ve İznik Gölünün güneyindeki Yanisölöz yakınlarındaki Bayırköy üzerinden gelen yol; İnegöl üzerinden Muzal Derbendinden başlayan Domaniç Belinden geçerek Çukurca’dan Yoncalı’ya, oradan Kütahya’ya, oradan Afyonkarahisar yoluyla Konya veya Antalya ve Alanya’ya ulaşırdı. Bu yol harita üzerinden kontrol edilirse İstanbul- Antalya arası en düz ve en kısa yoldur. Eğer bir tünelle Domaniç Beli geçilebilirse, proje aşamasında olan bu yol Domaniçlilerin hayatını değiştireceği gibi Istanbul en kısa yoldan tarım ve turizm cenneti Antalya’ya ulaşır veya tersine Antalya, İstanbul’a ulaşır. Mümkün müdür? Ülkemizdeki diğer otoyollarının güzergahları en kısa yol olan eski tarihi Roma-Bizans yollarından geçiyor. Örnek vermek gerekirse;
Yakın zamanda yapımı tamamlanan otoyollardan;
1- İstanbul-Osmangazi Köprüsü-Bursa -İzmir Otoyolu; Bin (1000) yıl önceden beri İzmit Körfezinden geçilen en dar yer olan Hersek Burnu’ndan yapıldı. Haçlılar buradan deniz yoluyla geçtikten sonra İznik üzerinden Kudüs’e gittiler. Bu eski güzergâh; yeni yapılan otoyol, köprü, tünel ve viyadüklerle geçilerek İznik ve Orhangazi yakınlarından, önce Bursa’ya sonra İzmir’e ulaştı.
2- Karadeniz Bölgesinde yapılan otoyollar; İran’dan ve Anadolu içlerinden gelen eski ticaret yollarının güzergahından birçok otoyol ve tünellerle geçilerek, kısa yoldan Karadeniz sahillerindeki limanlara ulaşılıyor.
Proje aşamasında olan veya yapımına başlama öncesi veya yapım aşamasındaki otoyollardan;
3- Bursa-Sivrihisar-Ankara Otoyolu; Turanköy, Erdoğanköy (Dinboz), Eski Ermeni Belinden (Ahi Belinden), Pazarcık, Bozüyük, Alpu ve Sivrihisar’dan, Ankara’ya ulaşılacak.
4- Ankara-İzmir Otoyolu; Afyonkarahisar’a bağlı İhsaniye’den ve Kütahya’ya bağlı Dumlupınar’dan geçerek doğruca İzmir’e gidecek.
5- Antalya-İstanbul Otoyolunun projelendirme aşamasında olduğunu medyadan takip etmekteyiz. Harita üzerinde en kısa yol; Antalya, Şuhut, Afyon üzerinden gelip, İhsaniye ile Dumlupınar arasından geçen Ankara-İzmir yoluyla kesişerek, Kütahya, Yoncalı ve Çukurca’dan sonra Domaniç Beli Tünelinden (Haymana Tüneli) geçtikten sonra Turanköy-Erdoğanköy (Dinboz ) arasından gelen Bursa-Sivrihisar otoyolu ile kesişerek; İznik Gölünün batısından (Bayırköy- Yenisölöz yakınından), Orhangazi yakınlarında İzmir – İstanbul Otoyoluna bağlanarak Osmangazi Köprüsünden İstanbul’a ulaştırılması en kestirme yoldur. Bu yol halen kullanılan alternatif yollara göre yaklaşık yüz (100) km’den fazla mesafe ve zaman avantajı sağlar. Buradan geçen Roma, Bizans, Osmanlı Döneminin tarihi yolları tesadüfen kullanılan yollar değil en kestirme ve avantajlı yollardır (Harita 2).
İlgili kuruluşlara saygıyla teklifim; Antalya-İstanbul Otoyolunun, Domaniç Belinin altından yapılacak Haymana Tünelinden geçmesidir. Yukarıda birçok örnekle açıklandığı gibi tarihi yolların geçtiği güzergâh esas alınarak otoyollar yeni teknoloji ile yapılmaktadır. Adeta tarih tekerrür etmektedir. Dileğimiz ve önerimiz; Domaniç Belinin altından yapılacak Haymana Tüneli ile burada da tarih tekerrür etsin.
DOMANİÇ BELİ TÜNELİ (HAYMANA TÜNELİ)
Türkiye’de, Karadeniz Bölgesinde yeni yapılan tünellerin uzunluğu 14,5 km ve eğimi %2,25 civarındadır. Domaniç rakımı 870 m. ve Tahtaköprü rakımı 540 m.’dir. Domaniç Dağlarına tırmanışa geçilen Durabey veya Çukurca’dan, Tahtaköprü 20 km. uzaklıktadır. Çok virajlı ve 1500 rakımlı dağın altından geçirilecek tünelin boyu yaklaşık 14,5 km’dir. Tüfekçikonağı ve Hayriye Köylerin de rakımı 540 m., Çukurca veya Durabey’e uzanacak tünel boyu 14,5 km. civarıdır. (Tünelin nereden nereye uzanacağı ve olabilirliği tamamen teknik konudur). Yapılacak tünelin yol eğimi ise tamamen tahmini olarak;
Kot farkı x 100 / Tünel uzunluğu = % olarak otoyol eğimi
330 m. x 100 / 14.500 m. = %2,27 otoyol eğimi
Otoyolların eğimi %5 ‘e kadar olabilmektedir. Teorik olarak mümkün görülmektedir.
Sonuç olarak; bu konu siyasi ve idari otoriteler ile teknokratların yetkili olduğu bir konudur. Bursa Kütahyalılar Kültür ve Dayanışma Derneği, sivil toplum kuruluşu duyarlılığı ile konuya müdahil olarak beni bu konu hakkında görevlendirmiştir. Entelektüel sorumluluğu ile sınırlı bilgi, analiz kapasitesi ve sezgiyle bu çıkarım yapılmış ve rapor olarak sunulmuştur.