OSMANLI’NIN KURULUŞ DÖNEMİNE YOLCULUK (KÖSE MİHAL VE HARMANKAYA)
Colin Imber’e göre Kuruluş Dönemi ‘kara delik’ten ibarettir (Özel&Öz, 2000:20). Bu dönemle ilgili Bizans ve Osmanlı kaynaklarına dayanan yayınlara göre yazılı tarihte boşluk bulunmaktadır. (Zacharidou, 2000:346, Mantran, 2000: 41, Hammer, 1989: 115 ve Yalçın, 2003: 69, 86) . Bir benzetme yapacak olursak Kuruluş Dönemi, baş sayfaları üzerine kazara yer yer mürekkep dökülerek okunamaz hale gelmiş, yaşanan bazı olaylar bir başka yer ve zamana monte edilmiş bir kitap gibidir. Biraz dikkat edilince garipliği sezmemek mümkün değildir. Böyle olunca tarihimizi doğru biçimde bir bütün olarak algılayabilmemiz mümkün olmamaktadır.
Kuruluş Döneminin ışıltılı ismi Köse Mihal’in yaşamı ile tekfurluk yaptığı Harmankaya konusu da, tarihteki bu boşluktan ve tahrifattan nasibini almıştır. Köse Mihal, Bursa’nın fethinden sonra tarih sahnesinden birden yok olmuştur. Aradan geçen 679 yıla rağmen, ölüm nedeni ve yeri sırdır. Köse Mihal’in yurdu kabul edilen Harmankaya hakkındaki rivayetler muhteliftir. Bunlar, Uludağ Bursa Halkevi Dergisinde, Gazi Mihal (1945: 1-4 ve 1946: 4,6, 7) tarafından pek çok kez kaleme alınmıştır.
Köse Mihal (Mikhail Kosses) önceleri Osman Bey’e karşı olan saf içinde iken; aralarında yaşanan bir olay sırasında Osman Bey tarafından esir alınmış, sonra canı bağışlanmıştır. Bu olaydan sonra aralarında güçlü arkadaşlık, dostluk, müttefiklik bağı kurulmuştur. Bazı zamanlar ise Köse Mihal Osman Bey’e yapmaları gerekenler hakkında öneriler sunabilmektedir (Aşıkpaşazade, 2003: 65). Bulunduğu konum nedeniyle Bitinya’daki tekfurlarla da halen yakın ilişkilerini devam ettiren Köse Mihal düşman tekfurlar tarafından Osman Bey’e yapılması planlanan komplolardan Osman Bey’i haberdar etmiştir. (Arslan, 2001: 49) Birlikte planlar yapılarak düşman tekfurların oyunları bozulduğu gibi karşı hamlelerle filizlenmekte olan Osmanlı Beyliği’nin daha da büyümesi ve güçlenmesi sağlanmıştır. (Aşıkpaşazade, 2003: 68-9)
Köse Mihal Osman Bey’in kurmayı planladığı devlet için hedef olan Bizans coğrafyasını, yönetim yapısını iyi tanımaktadır. İyi bir akıncı komutan, gayrı nizami savaş ustası ve diplomat kişiliği ile Kuruluş Döneminin birçok önemli olayına damgasını vurmuştur. Osman Gazi’nin öteden beri yerli gayri Müslim unsurlarla müdara dostluk etme (yüze gülme) politikası bulunmaktaydı. (age: 331) Devlet içinde hetorodoks İslam unsurlarının bulunması bu politikanın yürümesini kuşkusuz kolaylaştırmaktaydı. Hoşgörü ortamında yerli Rumlar, horlandıkları eski Bizans yönetimini aramadıkları gibi yeni devlete de destek olmuşlardır. (age: 75) Sahip olduğu özellikler nedeniyle Köse Mihal’in gayri Müslim olmasını sorun eden Gazi Komutanların olumsuz tavırlarından Osman Bey tarafından korunmuştur. Hidayete ererek Müslüman olması veya dönemin şartlarına göre Müslümanlığı kabul etmesi ile bu sorun çözümlenmiştir. (age: 78-9)
Doğal olarak Heteredoks İslam unsurları ile yakın ilişkide olan Köse Mihal Gazi Orhan Bey’in iyi bir asker ve komutan olara yetiştirilmesi görevinde de bulunmuştur. Önceleri dost, arkadaş, müttefik ilişkileri içinde olduğu Osman Gazi’nin emrinde Gibbons’un tabiriyle ‘faik (üstün) özelliklerine rağmen seve seve hizmet etmiştir.” (Gibbons,1998: 43) Yetiştirdiği Orhan Gazi ile birlikte savaşlara katılmış ve onun emrinde Bursa’nın fethinde diplomatik görev de yapmıştır. (Aşıkpaşazade, 2003: 85) Kendisi tarih sahnesinden çekildikten sonra soyundan gelen Mihaloğulları dört yüz yıl boyunca Osmanlıya hizmet etmiş Balkanların fethinde büyük rol oynamış hayır işleri ve imar faaliyetlerinde bulunmuşlardır. (Arslan, 2001: 51-79)
Osman Bey ile Köse Mihal’in Kader Birliği
Osman Bey ile Köse Mihal emsal yaşlardadır. Genç bir bey iken Osman Bey’in esir ettiği Köse Mihal’in canını bağışlamasından sonra aralarında dostluk başladığı genellikle kabul edilmektedir. Din, devlet ve ülke değiştirmek basite alınacak bir şey değildir. İnsanların ruh dünyasında depremler yaratan bir hadisedir. Ancak çok ciddi nedenlerle, köşeye sıkışmış, önderlik ettiği tebanın da onayını almış ileri görüşlü bir kişi, taraf değiştirdiğinde uzun vadede kazançlı çıkacağını umut ediyorsa bunu yapabilir.
Sadece zayıf Bizans Devletinin varlığı buna neden olamaz. Her ne kadar Bizans yönetiminin bu tarihlerde Bitinya’da gelişen olaylara ilgisi yoksa da en zayıf anında bile köklü devlet geleneğine, devlet tecrübesine sahip, entrika ustası Bizans yönetimi dönemin güçlü devletlerini ve Batı Anadolu’daki Türk Beyliklerini evlilik, her türlü vaad, hediye ve para ile kendi menfaatleri doğrultusunda kullanabilmektedir. Bitinya’da Uludağın kuzeyinde bulunan tekfurlar, içinde bulundukları kaotik ortama rağmen Kayılı Türkmen tehlikesine karşı ittifak halindedir.
Osman Bey’in çağdaşı tarihçi Pakhimeris’in anlatımına göre 13. yüzyılın son çeyreğinde Sakarya Nehri Bizans ile Türk Beyleri arasında sınırı oluşturuyordu. İmparator Palaiogolos (1252-1282) Türkmenlerin saldırılarını önlemek için sınıra yakın kaleleri (hisar) onartmış ve ırmak boyunca kazıklar diktirtmiş, Türk sınırına vergiden muaf çiftçiler- Akritai denilen milisler yerleştirmişlerdi. Sakarya nehri bu hisarların bir çoğuna doğal hendek hizmeti görmekteydi. (Mantran, 2002: 20 ve Hammers, 1989 : 80)
Yukarıda çizilen panoramaya göre, Osmangazi’nin sıkı koruma altına alınmış Bizans sınırından elini kolunu sallayarak Köse Mihal’in Sakarya ötesindeki yurdu olan Harmankayaya ulaşması mümkün görünmemektedir. Kader birliği yaptığı öne sürülen Osman Bey ve Köse Mihal’in böyle bir ortamda ancak Osman Bey’in yaylağı olan Domaniç yaylalarına yakın bir yerde olmaları gerekmektedir. Zaten yakın dostluk, arkadaşlık ve kader birliği yakın komşuluk ile mümkündür. Gözden ırak olan gönülden de ırak olur.
Harmankaya’nın Yeri
Bursa-Harmancık’ın Harmankaya olduğu bazı kaynaklarda bildirilmektedir. Gazimihal (1946: 9-13), Ahmet Vefik Paşa’nın ‘Lehçe-i Osmani’ sözlüğünde bu konuyu kaleme aldığını dile getirmiştir.
Harmancık ile Domaniç yaylaları Köse Mihal ile Osman Beyin devamlı birlikte olabilecekleri mesafeden uzaktır. Harmancık ile Domaniç-Bilelik yaylası arası binek hayvanı ile 10,5 saat sürmektedir. Kuş uçtuğu 40 km mesafededir. Harmancık, 1530 tarihli kayıtlara göre, Sultan ünvanlı padişahlara bağlı hassa piyadelerine tımar olarak verilecek öneme sahip çok küçük bir köydür. (Kaplanoğlu, 2001: 134-135) (Türk Akıncı Beyleri, 23). Orhaneli’nin (Adranos) güneydoğusunda yer alan Harmancık’tan Uludağ (Keşiş Dağı) görünmediği gibi Uludağa mesafe olarak da uzaktır. Tarihi bilgiler ve topografya göz önüne alındığında Harmancık’ın Harmankaya olması mümkün değildir. ‘İlk Sultan ünvanlı bey olan I. Murad’ (Arslan, 2001: 23) zamanına kadar, Harmancık denilen yerin olduğu dahi şüphelidir.
Hammer’in (1989: 65) tarifine göre ‘Keşiş Dağı’nın (Uludağ) eteğinde Adranos’un (Orhaneli) doğusunda müstahkem mevkii’ denilen ve Domaniç Yaylalarına komşu olan yer, yörede yaptığım yüzey araştırmalarına göre Keles-Kozağacı Köyleri ve Gelemiç Köyünün bulunduğu yerden başka yer olamaz kanaatindeyim. Burayı anlatım kolaylığı nedeniyle ‘Eski Harmankaya’ diye adlandıracağım. Kozağacı Köylerinden birinin adının Harmandemirci olması da Harmankaya’yı çağrıştırdığı için ilgi çekicidir. Birçok kaynakta bulunan haritalarda bu yer Harmankaya olarak gösterilmektedir.
Harmankaya Adının Etimolojik Analizi Ve Yeryüzü Şekillerine Uygunluğu Üzerine Bir İnceleme
İnsanoğlunun benzer durumlarda iç güdüsel olarak benzer davranışlarda bulunduğu bilinen olgudur. Dünyanın her yerinde insanlar çevre şartlarından etkilenir. Yaşadıkları yerlere ad koyarken de ortak davranış gösterirler. Yaşadıkları yerin ‘doğal durumu ve konumu’ yer adı olarak konulur. Yeni yerlere göç edenler eski yerleşim yerlerine uygun mekan ararlar (Cemiloğlu, 2002: 29-32). Harmankaya yer adının bu bilimsel perspektife uygun olup olmadığını inceleyim.
Bizans tekfurluğu olan yer adının Türkçe değil Bizansça (Eski Yunanca) olması gerekmektedir. Yedi-sekizyüz yıl önce Eski Yunanca söylenip, o dönemdeki Türkmenler tarafından Harmankaya olarak algılanan kelimeyi araştırıp analiz edelim. Yayınlanan iki kaynakta ‘Chirmen Kia'(Kaplanoğlu, 2000:104) ve ‘Hirmen Kata’ (Yalçın, 2003: 43) tabirleri ile karşılaştım. Etimolojik sözlükte Eski Yunanca ‘Kh’ Latince ‘Ch’ harfinin Yunanca ‘H’ karşılığı olduğunu gördüm. Örneğin Khristos, Christos, Hristos veya Mikhail, Michel, Mihal gibi. Türkçe ‘Harman’ olarak duyulan kelimenin Eski Yunanca karşılığı ‘Kharman’ olmalıdır (Nişanyan, 2003: xvii). Bugünkü Türkçe ‘kaymak’ kelimesinin bin yıl önce karşılığı ‘kadhmak’tır. Eski Yunanca ‘Kata’ kelimesini duyan bir Türkmenin bunu ‘Kata’ veya ‘Kaya’ olarak anlaması gayet doğaldır (age: 220, 222)
Sonuç olarak Harmankaya’nın Eski Yunanca (Bizansça) karşılığı ‘Kharman Kata’ olmalıdır. Türkçe karşılığı ‘Dağ eteği halkı, etekteki dağ halkı’, veya Bursa’da oturanların yörede oturanlar için kullandığı tabirle ‘Dağlı’, ‘Harmankaya tekfuru’ ise ‘Dağlı tekfuru’ anlamına gelmelidir. (Umar, 1993: 45, 379, 545) Bu terim özbe öz Türkmen olan yöre halkının kökenini belirtmez. Coğrafi anlamdadır. Bu konuda son sözü etimologlar söylemelidir. ‘Orhanelinin doğusunda, Uludağın eteğinde müstahkem mevki’ tarifile ile açıklanan bu yerden daha güneye gidilip geriye dönerek bakılırsa Uludağın eteğine konmuş görünümü veren bu yere ‘Harmankaya’ adının ne kadar yakıştığı görülecektir.
Eski Harmankayanın yeryüzü şekilleri, bitki örtüsü, içinden geçen akarsuyu ve iklimi ile Sakarya ötesinde ‘Yeni Harmankaya’ diye adlandırarak anlatacağım Harmanköy ve çevresinin benzerliği şaşırtıcıdır.
Osmanlıda olduğu gibi Bizansta akritai (sınır muhafızı komutan) görevi yapan Köse Mihal’e (Mihail Kosses) tımar olarak verilen Eski Harmankaya (Kharman Kata) kuzeyindeki Uludağ nedeniyle, Bitinya’daki tekfurlardan yardım alabilecek durumda değildir. Bursa’ya uzaktır. Güneyinde güçlü Germiyan ve Karesi Beylikleri, doğusunda ne zaman ne yapacağı belli olmayan (!) gözü kara Osman Bey ile komşudur. Muhtemelen Atranos tekfuru ile ilişkileri iyi değildir. (İleride fethedilen hisarlardan sadece Atranosun yıktırılıp tekfurunun öldürülmesinin bu tekfurun Köse Mihalin ilişkilerinin iyi olmaması ile de ilintili olabilir.)
Bu şartlar altında yaşayan Köse Mihal’in geleceğini başka kapıda araması, başka topraklarda güvencede olmayı istemesi çok doğaldır. Tutunacağı dal Osmangazidir. Genç gözükara Osman Beyi ile bir vesileyle arkadaş olmuştur. Yılın yarısını yakınındaki Domaniç yaylalarında geçiren Osman Bey devamlı kendisine geldiğinde Harmankaya kafirlerine hizmet ettirerek onun gönlünü hoş tutmaktadır. (Aşıkpaşazade, 2003: 65) Öte yandan, Köse Mihal de Osman Bey için tutunacak bir daldır.
Bu dönemde Osman Bey Söğüt ve Domaniç noktalarını birleştiren çizginin kuzey batısındaki Karacahisarı fethederek yaylak-kışlak arasındaki emniyet sağlamıştır. Noktalar arasındaki çizgiden çokgen haline gelip devlet olabilmenin çarelerini aramaktadır (Divitçioğlu, 1996: 63-64)
Osman Beyin çağdaşı tarihçi Pakhimeris’in anlatımına göre Osman Beye bir fırsat doğar. 13. yüzyılın son çeyreğinde … ‘komşu olan hisarların bir çoğuna doğal bir hendek olarak hizmet etmekte olan Sakarya nehri birdenbire yatağını değiştirdiğinden muhafızlar hisarları güvensiz bularak terk ettiler. Nehir o mıntıkayı bir ay sular altında bıraktıktan sonra eski mecrasına (yatağına) döndü. “O kadar nehir çamuru getirdi ki suyun derinliği pek az kalarak artık geçit yerinden geçilmesine hiçbir mani bulunmuyordu(Hammer, 1989 :80) Böyle bir ortamda Osman Bey Sakarya ötesine yapmayı düşündüğü seferin niyetini Köse Mihal’e açar. Sefere karar verilir. (Aşıkpaşazade, 2003: 65) Bu sefer başarılı olduğu takdirde her ikisi de kazançlı çıkacaktır. Osman Bey ülkesini genişletecek, Köse Mihal ise kendine güvenli yeni bir yurt bulacaktır.
Yeni Harmankaya
Bazı kaynaklar İnhisar’a bağlı Harmanköy ve çevresindeki yerlerin Köse Mihal’in tekfurluk yaptığı yer olduğunu eski toprağını tekrar kendisine temlik edildiğini bildirmektedir. Yaptıkları hizmetler karşılığı Alplerine, gazilerine toprak temlik ettiği doğrudur. (age: 75-77) En yakın müttefiki dostuna sadece Köse Mihal’in eski topraklarını kullanmasına izin verip başka bir şey vermemesi izah edilemez. Bu düşünce doğru olamaz.
Sakarya nehrinin yatağının değişmesi sonrası geçit verir hale geldikten sonra Sarıcakaya’dan akın başlamıştır. Burası Harmankaya’ya mücavirdir. Beştaş’a gelinip buranın Şeyhinden Sakaryanın geçit veren yeri öğrenilmiştir. Kıyıda kendilerini bekleyen Samsa Çavuşun refakatiyle sefere başlamışlardır.Bir kişinin kendi toprakları olduğu bildirilen yeri refakatçi eşliğinde geçiyor olması sadece oralı olmadığını gösterir. Saat yönünün tersine yapılan sefer sonrası bol ganimet toplanıp Gölflanoz’a (Gölpazarı) gelinir. Gölflanoz Beyine zarar verilmez. Sonra Harmankayaya gelinir (age: 65-66 ve Aydın, 2002: 83-84). Gelinen yer Prminios adlı yerleşim yeri olmalıdır. (Uzunçarşılı, 1994: 107) Aşıkpaşazade bu bilgilere 1413 yılından itibaren muttali olmuş, 1479 civarında kaleme alınmıştır (Aşıkpaşazade, 2003: 31-37 ve Langer&Blake, 2000: 180-181). Bu yıllarda Prminios’un bulunduğu yer Harmankaya olarak anılmaktadır.
Bu seferden bir müddet sonra Köse Mihal kızını Gölflanoz beyi ile evlendirir. (Aşıkpaşazade, 2003: 67) Osman Bey ve Köse Mihal’den korkan Gölflanoz beyi muhtemelen bu topraklara göz koyanlara vermek zorunda kalmıştır. Sakarya ötesine yapılan sefer ve yapılan düğünde Osman Bey’in gövde gösterisi çevre tekfurları tedirgin etmiştir. Bu nedenle Bilecik tekfuru tarafından azarlanan ve el öptürülen Osman Bey’in altı-yedi yıl sesi soluğu çıkmamıştır. (Aydın, 2002: 78)
Yukarıda anlatılan sefer sonrası Köse Mihal’e verildiği (temlik edildiği) anlaşılan toprakları anlatım kolaylığı nedeniyle “Yeni Harmankaya” olarak adlandırıyorum. Yeni Harmankaya’da bir çok yerin miras ve satın alınma yoluyla Mihaloğullarına ait olduğuna dair Hüdavendigar Livası Tahrir Defterlerinde vardır (Barkan&Meriçli, 1988: 313-317).
Yeni Harmankayanın Köse Mihal’e vilayet olarak verildiğine kuşku yoktur. Osman Gazi tarafından on yedi yıl sonra aynı yerin daha kuzeyine yapılacak sefer öncesi, İslama davet edilmek üzere çağırıldığında, kabul etmediği takdirde vilayetinin vurulacağı gazilere bildirilmiştir. Kısa bir süre sonra Köse Mihal’in Osman Gazi’nin huzuruna gelip kendiliğinden Müslüman olmayı isteyişi manidardır (Aydın, 2002: 85, 89, 90)
Yeni Harmankaya etrafı dağlarla çevrili bir yer olup dağların arasındaki kanyondan akan çay güney-batı istikametinde ilerleyerek Sakarya Nehrine dökülür. Köy içindeki çırak sarayı (Çırağın Sarayı) denilen yerden güney batı istikametine bakılınca Söğütte bulunan fabrika bacalarından çıkan duman görülmektedir. Kuş uçtuğu Harmanköy-Söğüt arası yaklaşık 24 km.dir. Harman Köylü Mehmet Sarıkaya’nın anlatımına göre, ateş veya duman yardımıyla Harmanköy-Söğüt ile Köse Mihal ve Osman Bey haberleşebilirlermiş.
Önceden de anlatıldığı gibi Eski Harmankaya ile Yeni Harmankaya ve çevresinin yeryüzü şekilleri, bitki örtüsü, akarsuyu ve iklimindeki benzerlik şaşırtıcıdır. Her iki yerin yakınlığı da göz önüne alınırsa Eski Harmankaya’dan sonra yerleşilen Yeni Harmankaya’nın yerinin özenle seçildiği anlaşılmaktadır.
Köse Mihal’in Ölüm Yeri ve Mezarı
Önemli şahsiyetlerin birden çok mezar ve makam mezarlarının bulunması bir gerçeğimizdir. Halk bir şekilde önemli gördüğü, değer verdiği kişileri bağrına basar ve onu değişik yollarla anar. O tarihi şahsiyetlerin o yerlerle belki bugün bilinmeyen ilişkisi olabilir. Aradan geçen yüzlerce yıl içinde ilişki unutulup gitmiş ama kültür olarak yaşamaktadır.
Köse Mihal mezarının kendi topraklarında olduğuna inanan iki değişik yer vardır. Birincisi İnhisar-Harmanköy, ikincisi birbirine komşu Tavşanlı-Derbent Köyü ve Merkezyeniköy’dür.
1 – İnhisar-Harmanköy Köse Mihal Mezarı
Harmanköylüler köylerinde aynı yerde yan yana iki mezarın Köse Mihal ve eşine ait olduğuna inanır ve her yıl Eylül ayında bu yerde ‘Dede Hayrı’ yaparlar. Kaynaklara göre Köse Mihal’in burada gömülü olduğu görüşü ortaya atılmıştır (Arslan, 2001: 91). Bundan başka Mahmut Ragıp Gazimihal tarafından, Uludağ, Bursa Halkevi Dergisi’nde (1946, sayı 77, sayfa: 1-7) Köse Mihal mezarı ile ilgili araştırma yayınlanmıştır. Bu araştırmaya göre; Harmanköy’de etrafı duvarla çevrili üstü açık türbede bulunan iki mezar başında ‘iki kavuklu mezar taşı olduğu’ halk inanışına göre mezarın birinin Gazi Mihal’e ait olduğunu, köyde türbedarlık yapan ailenin elindeki Abdülaziz dönemi vakıf beratına göre; buradaki mezarların adı belirtilmemiş, ‘….. Baba ve Gazi Mihal Bey’e ait olduğu’, Harmankaya (Harmanköy) türbesindeki kavuklu mezartaşlı yatırların Orhan asrı ricalinden olmadıklarına delil olduğu, Kuruluş asrının mezartaşlarının hep tepeleri sivri oymalı, Selçuki tarzda olduğunu, sonuç olarak buradaki mezarın Köse Mihal’e değil, II. Murat döneminde ölen Mihaloğlu Mehmet Bey olması gerektiği sonucuna varılmıştır.
İnhisar-Harmanköy’de yaptığım araştırmalara göre; burası önceki sayfalarda anlattığım gibi yeryüzü şekilleri, bitki örtüsü, içinden geçen akarsuyu ve iklim olarak şaşırtıcı biçimde Eski Harmankaya’ya benzemektedir. Köy içinde Köse Mihal’in sarayının bulunduğu yer olduğuna inanılan ‘Çırağın Sarayı’ denilen ören yeri vardır. Oysa bir araştırmaya göre Köse Mihal’e ait hiçbir yapı günümüze ulaşmamıştır (Arslan, 2001: 56). Buradan güney-batı istikametine bakılınca çevre dağların arasındaki V şeklindeki vadiden Söğüt’teki fabrikaların dumanları görünmektedir. Halk buradan Köse Mihal ile Osmangazi’nin ateş veya duman ile haberleştiğine inanıyor. Köyün çeşitli yerlerinde çok daha eski Bizans dönemine ait birçok kalıntı mevcut.
‘Çırağın Sarayı’ sözcüğünde geçen çırak’ın ne anlama geldiğini görüştüğümüz köylüler bilmemektedir Ancak Tavşanlı-Derbent Köyündeki Köse Mihal mezarının diğer adının ‘Köse Kalfa’ olması dikkatimi çekmiştir. Ahi teşkilatlanmasında da ‘çırak, kalfa, usta’ rütbelerinin bulunmasının iki yer arasında bugün bilemediğimiz bir ilişki olduğunun delili olabilir.
Harmanköy’deki özel bir mezarlık görüntüsü veren yerde yeni yapılmış Köse Mihal Türbesi mevcuttur. Gerçek mezar yeri yakında olmasına rağmen toprak üzerinde herhangi bir mezar izi kalmamıştır. Harmanköy’lü Mehmet Sarıkaya’nın anlatım ve elleri ile yaptığı tarife göre; yanyana bulunan iki mezarın ikisinde de bulunan mezar taşlarının silindiriğe benzer gövdeli oldukları, mezar taşlarının taç kısmının ise gösterişli sarıklı kavuk olduğunu, sarıklı kavukta düşey paralel çizgiler bulunduğu anlaşılmıştır. Elleri ile taç kısmındaki düşey çizgileri bariz bir şekilde tarif etmiştir. Sarıkaya, ilkokula başladığı 1960 yıllarında bahis konusu mezar taşlarının var olduğunu, 1965-1970 yıllarında bu mezartaşlarının defineci tabir edilen kişiler tarafından kırıldığını ve yok olduğunu söylemiştir. Harmanköylü Mehmet Sarıkaya ve Ahmet Saydam ile 03.12.2004 ve 20.03.2005 tarihinde yapılan konuşma ve görüşmeler tutanakla imza altına alınmış ve kamera ile görüntü kayıtları yapılmıştır.
Osmanlı mezar taşlarının klasik tarih kaynaklarını tamamladığı, dahası başka bir yerde bulunamayacak bilgiler verdiği, tek tek kişiler hakkında biyografik bilgilerin yanı sıra tarihsel topoğrafya ve demografi, sosyal ve idari tarih, kıyafetler ve aile yapısının geçmişi gibi alanlarda bilgi verdiği bilinmektedir (Laqueur, 1997:168)
İnhisar-Harmanköy’de bulunan mezarlarda 1965-1970 yıllarına kadar bulunup daha sonra kırılan ve yok olan iki mezar taşı hakkında 01.04.2005 tarihinde bilgisine başvurduğum Uludağ Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi’nden Sanat Tarihçi Hicabi Gülgen, “Osmanlının ilk dönemlerindeki mezar taşlarının daha basit mezar taşları olduğunu, Selçuki tarzlı Osmanlı mezartaşlarının 14. yüzyıldan 15. yüzyıla kadar görüldüğünü, bahis konusu silindirik gövde üzerine taç kısmı çizgili kavuklu mezartaşlarının erkeklere ait olduğunu, Bektaşi mezar taşı olduğunu ve 16.yüzyıldan itibaren görülmeye başlandığını, en zengin örneklerinin ise 17.-18. yüzyılda görüldüğünü” bildirmiştir.
İnhisar-Harmanköyde bulunan gösterişli mezartaşlarının Köse Mihal’e ve eşine ait olmadığı açıktır. Hüdavendigar Livası tahrir kayıtlarında Harmankaya ve ona tabi köylerde Mihal oğlu Ali oğlu Mehmet Bey’in (sonra Halep Beylerbeyi Mehmet Paşa) miras yoluyla ve satın alma yoluyla sahip olduğu birçok mülkü vardır (Barkan&Meriçli, 1988: 313-317).
Mihaloğlu Mehmet Bey’in Bulgaristan’daki Bektaşi zaviyelerine para bağışladığı bilinmektedir (Alexsiyev, 2004: 105). Manevi bağ olmayan yere bağış yapılmayacağı tabiidir. İnhisar-Harmanköydeki mezarlar adını bilemediğimiz bektaşi babası ve Bektaşi inancına sahip Mihaloğlu Gazi Ali oğlu, Mehmet oğlu, Ali oğlu, Mehmet Bey’e (Halep Beylerbeyi Mehmet Paşa) ait olması gerekir (Arslan, 2001: 54)
2 – Tavşanlı-Derbent Köse Mihal Mezarı
Akademisyen ve yetkili uzmanların görevli olduğu Kültür ve Turizm Bakanlığı-Eskişehir Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nun 04.09.2003 gün, 2520 sayılı kararı ile “korunması gerekli kültür varlığı olarak tescil edilen Köse Mihal Türbesinin” aynı kurulun 29.04.2005 gün 381 sayılı kararıyla Kütahya İli Tavşanlı İlçesinin ‘Derbent Köyü sınırları içinde kaldığına’ karar verilmiştir. Yöre köylüleri, türbenin ‘Köse Mihal’e ait olduğuna’, bir savaş sırasında şehit düşerek aynı yere gömüldüğüne yüzlerce yıldır inanır.
İnhisar-Harmanköyde Köse Mihal’e ait saray yerinin bulunduğu tepeye Çırağın Sarayı denildiği gibi Derbent Köyündeki Köse Mihal’in türbesinin bulunduğu yere ‘Köse Kalfa’ denilmektedir. Ahi teşkilatlanmasındaki rütbeler olan ‘çırak ve kalfa’ adının Köse Mihal ile birlikte anılması ilgi çekicidir. Bu noktanın araştırılmasını ilgili bilim adamaların dikkatine sunarım.
Derbent’in Bursa İçin Önemi
Yüzlerce yıldır Derbent ve komşu Merkezyeniköy’lüler tarafından Köse Mihal anılmaktadır. Bilhassa kadınların en güzel elbiselerini giyerek şenlik ve hayır yaptığı yerde, en son 26.06.2005’de otantik özellikleri aynen korunarak seçkin akademisyenlerin de katıldığı geniş halk topluluğu tarafından ‘Derbent-Kösemihal Gazi Kültür, Sanat, Tarih, Spor Şenlikleri’ ve ‘İpek Yolu Koşusu’ yapılmıştır.
Törende konuşma yapan Prof. Dr. Yusuf Oğuzoğlu (2005) ‘Derbent Bursa için önemlidir. Derbent Bursa’nın fethinden sonra başta Nazilli ve Ege diyarlarından dokumacılıkta kullanılan hammaddenin Bursa’ya, Bursa’dan dokunan tekstil ürünlerinin, kadifenin ve diğer ürünlerin sıra bekleyen yabancı tüccarlara satılarak İzmir ve diğer Ege Limanlarına gönderildiği ticari ana yolda menzildir. Geceleri burada konaklayan 300-400 develik kervanların ihtiyaçları burada giderilir. Burada, devlet bir han ve zaviye kurdurur…’ demiştir. Halil İnacık’a göre buradan geçen yol ‘anayol’ kategorisindedir (İnalcık, 2003: 128-9). Araştırmalarıma göre Derbent Köy arazisinde han kalıntıları olduğunu gördüm. Mevcut folklorik ögeler ve sosyal davranışlar, burada zaviyenin bulunduğunu, geçen yolcuların doyurulduğunu ispatlamaktadır.
Oğuzoğlu’nun da vurguladığı gibi, Derbent Köyü’nün Bursa ile sıkı bağları olduğu tarih sayfalarında da yerini bulmuştur. İlhanlı imparatorluğunun çökmesi (1335) Batı Anadolu Osmanlının ortaya çıkmasıyla (1300-1360) politik ve ticari ağırlık merkezi Batı Anadoluya kayarak ticaret yolları düzeninde değişme oldu. Bursa Anadolunun en önemli ticaret merkezi ve doğu-batı ticareti için ambar olmuştu. 1391 yılına geldiğinde Balat, Efes ve Foça gibi ticaret merkezleri de Osmanlı denetimine geçmiş ve Bursa’ya bağlanmışlardı. Artık İran kervanları bu limanlara Bursa yoluyla ulaşıyordu (İnalcık, 2003: 127, 130)
Bursa- İzmir İpek yolu (Ticaret yolu) güzergahı şöyledir: Bursa-Gökdere’den başlayıp Elmaçukuru’ndan (Süleymaniye) Bağlı Hanına ulaşır. Bağlı Hanı menzildir. Buradan Soğukpınar, Karaislah üzerinden geçen yol, Büyükdeliller ve Küçükdeliller arasından, Baraklı Keles, Alpagut, Uzunöz’den Menteşe Hanına ulaşır. Menteşe Hanı menzildir. Çimenli Dereden ilerleyen yol, Adranos çayını geçerek Asar Deresi vadisinden, Kürt (Gülözü) ve Köseler arasından, Karayüksek’ten Deve yokuşundan Derbent Hanına ulaşır. Derbent Hanı menzildir. Bilahare Emet hudutları içinden Ege Diyarına ve İzmir’e gider.
Osmanlı 1310-1330 yılları arasında Germiyan tehditi altında bir beyliktir (Divitçioğlu, 1996:75). Germiyan Beyi I. Yakup 1340 yılına kadar sağdır (Varlık, 1974: 44). Bu süre zarfında İznik ve İzmit de fethedilmiştir. Germiyan Beyliğinde 1340 yılına kadar bey değişimi olmamıştır. Buna rağmen İnalcık ve Oğuzoğlu’nun çizdiği portreye gelinmiştir. Bursa’dan başka politik ve ticari ağırlığını ortaya koyarak Ege ticaret merkezlerini Bursa’ya bağlamıştır.
Tarihimizde Germiyan gücüne ve Germiyanlıların Osmanlıya olan husumetine rağmen bunun nasıl başarılabildiğine dair bilgi yoktur. Nedensiz sonuç olamayacağı tabiidir. Bu dönem ile ilgili Bizans ve Osmanlı kaynaklarına dayanan yayınlara göre tarihte bir boşluk mevcuttur. Sezgilerime, yaşananların bıraktığı izlere göre; tarihte bir dönem Osmanlı-Germiyanlı hesaplaşmasının olduğuna, bu hesaplaşmada Osmanlı Devleti adına başta Geyikli Baba ve Derbent’e Orhan Gazi tarafından yerleştirildiğine inandığım Köse Mihal olmak üzere Abdalan-ı Rumun rol oynadığını düşünüyorum. Köse Mihal Gazi’nin geçmişteki aldığı roller nedeniyle bu hesaplaşmadaki Osmanlı güçlerinin komutanı olması gerekir.
Osmanlı-Germiyanlı Savaşı-Karanlık 1326-1340 Yıllarına Işık: Osmanlı-Germiyanlı Savaş Senaryosu
Kösemihal Gazi 1326’dan sonraki bir tarihte muhtemelen İznik’in fethi öncesi Osmanlı’ya küsmüş bir görüntü yaratılarak Abdalan-ı Rumla birlikte Derbent’e gelip zaviye görünümlü yere yerleştirilmiştir. Derbent ve çevre köylüler girdiği işlerde dikiş tutturamayanlara ‘Köse Mihal’in kapı tutmadığı gibi…’ diyerek alaya alırlar. ‘Kapı tutmamak’ hizmetine girdiği görevlerden sık sık ayrılmak anlamına gelmektedir. Köse Mihal Bizans kapısından Osmanlı kapısına geçmiş, Osmanlı kapısından da yapay bir görüntüyle ayrılarak bir Bektaşi babasıyla Derbent Köyüne gelmiştir. Köse Mihal’in türbesinin bulunduğu yerin yanı başında 40-50 yıl öncesine kadar var olan, halkın Sünni inanışa sahip olmasının etkisiyle olması gerek bu mezar bugün yok olmuştur.
Derbent, Bursa-İzmir ipek yolundan başka Bursa, Balıkesir ve Kütahya istikametine giden bir çok yolun geçtiği yerdir. Osmanlıya Germiyanlı dikeni buradan batmıştır. Diken girdiği yerden çıkarılacaktır. Arazi yapısı gayri nizami savaşa uygundur. Abdalan-ı Rum, Derbent’ten Bursa’ya kadar olan Dağ yöresinde İpek yolu çevresinde, Bursa-İnegöl arasında Osmanlı Germiyanlı’yı gözlemiştir. Abdalan-ı Rum’un arasında Gözcü Mahmut, Geyikli Baba, Gözede Dedesi vardır (Kaplanoğlu, 2001: 249, 120). Germiyanlı saldırısı ile boğuşan Köse Mihal, halk inanışına göre Derbent’te şehit olmuştur ve öldüğü yerde gömülmüştür.
Bursa’nın tehdit altında olması nedeniyle devlet hazinesi Orhangazi’nin damadı ve haznedarı Ali Dede tarafından Mudanya Hançerli köyünde saklanmıştır (Kaplanoğlu, 2001: 134). Germiyanlı güçleri ile Keles-Kemaliye’de Geyikli Babanın da katıldığı savaşta Germiyan Beyi I.Yakup’un oğlu Balım Sultan esir edilmiştir. Yakup Bey oğlunun canının bağışlanması karşılığında geri çekilmek zorunda kalmıştır. Orhangazi bu süreçte düzenli ordusu ile İznik’in fethi ile meşguldür. Devlet merkezi ve ağırlıklar geçici olarak ordunun bulunduğu İznik’e yakın yere taşınmıştır. Orhan Gazi belirli zamanlarda Bursa’yı savunan Abdalan-ı Rumu denetlemektedir.
İznik fethedilmiş, Bursa’yı Germiyan tehdidinden kurtaran meyhor Geyikli Baba ve müridlerine rakı ve şarap gönderilerek ödüllendirilmiştir (Kaplanoğlu, 2000: 146). Rakı ve şarabın gönderildiği sırada, Geyikli Baba ile Germiyanlı Şehzadesi Balım Sultan birliktedir (Özen, 2002: 458). Diğer Abdalan-ı Rum da el üstünde tutulmuştur (Hammer, 1989: 115,116).
Geyikli Babanın esir aldığı Germiyan Beyi I.Yakup’un oğlu Balım Sultan, Geyikli Babanın müridi olup onunla birlikte yaşamıştır (Bursa Ansiklopedisi, 2002: 766). Geyikli Baba’nın ve Balım Sultanın mezarı BabaSultan köyündedir. Rehine ile rehin alan arasında duygusal ilişkinin meydana gelmesi psikiyatri ilminin kabul ettiği bir fenomendir. Romanlara, filmlere konu olmuştur.
Osmanlı tarihçilerinde aynı dinden ve mezhepten olan hükümdarı kötülemek geleneğimizde yoktur. Uğradığımız büyük yenilgilerden pek bahsetmemek, bu yenilgilerin üzerlerini örterek unutulmaya terk etmek bizde çok eski bir adettir (Bardakçı, 2004: 20). Kaldı ki Aşıkpaşazade tarihinin yazıldığı tarihte Germiyanlı toprağı Osmanlıya geçmiş olduğundan tarihimizde bu konu geçmez. Sadece Bursa’nın fethinde olmuşçasına yer ve zaman değişikliğine uğramış söylenceler mevcuttur.
Olayların olduğu dönemde Germiyana yıllık 100.000 altın ve hediye vererek Germiyanlıyı Osmanlıya karşı kışkırtanlardan Bizans imparatoru Kantakuzen dönemin tarihçisidir. Orhangazi ile ilişkilerinin iyileşmesi ve akrabalık bağları nedeniyle bu konular tarihte yer almamıştır. (Varlık, 1974: 36, Özel&Öz, 2000: 66 ve Uzunçarşılı, 1994: 134-136)
Sunulan delillere, sezgi ve birikimlerime göre senaryolaştırdığım Germiyanlı-Osmanlı savaşı konu ile ilgili bilim adamı ve araştırmacıların dikkatine sunulur.
Sonuç
Bu çalışmada, daha önce Harmancık’da olduğuna inanılan Harmankaya’nın Harmancık ile ilgisi olmadığı, Sakarya ötesindeki İnhisar’a bağlı Harmanköy ve civarında var olduğu söylenen Harmankaya’ya Köse Mihal’in daha sonraları yerleştiğini, daha önce ise Domaniç Bilelik yaylalarına yakın Keles, Kozağacı köyleri ve Gelemiç Köyünün bulunduğu yerde tekfurluk yaptığı, Yeni ve Eski Harmankaya diye adlandırdığım Harmankayaların benzer coğrafi özelliklere sahip olduğunu yeni yerleşilen Harmankaya’nın bilinçli bir şekilde seçildiğini tespit edilmeye çalışılmıştır. Ayrıca, genel inanışa göre Köse Mihal’in türbesinin Bilecik-İnhisar Harmanköy’de olmayıp, aslında Tavşanlı-Derbent Köyü olduğu akademik ve yetkili kurul kararıyla da yakın zamanda belgelenmiştir.
Öte yandan, Osmanlı ve Bizans kaynaklarında kayıtlara geçmeyen ‘kara delik’le ilgili Osmanlı-Germiyanlı hesaplaşmasına da ışık tutularak tarihimizin bir bütün olarak algılanmasına katkıda bulunulmuştur. Şüphesiz bu konuda biliminsanlarımız tarafından daha detaylı araştırma yapılması gerekmektedir.
Kaynakça
- Alexiyev, Bojdar, “ Ali Koç Baba Hakkında İki İzlenim ”, çeviren: Bilge Uluğlar, Hacı Bektaş Veli Araştırma Dergisi , Güz: 31, (103-110), Ankara: Gazi Üniversitesi Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Veli Araştırma Merkezi, 2004
- Aydın, Erdoğan, Osmanlı Gerçeği , İstanbul: Cumhuriyet Kitapları, Çağ Pazarlama
Gazete Dergi Kitap Basın ve Yayın, A.Ş., 2002 - Aşıkpaşazade, Osmanoğulları’nın Tarihi , çeviren: Kemal Yavuz&M.A.Yekta Saraç,
İstanbul: MAS Matbaacılık, A.Ş., 2003 - Arslan, H. Çetin, Türk Akıncı Beyleri ve Balkanların İmarına Katkıları (1300-1451) ,
Ankara: T.C. Kültür Bakanlığı, Sistem Ofset Basın, Yayın, San.Tic.Ltd.Şti., 2001 - Bardakçı, Murat, “ Şifreleri Timur’a maletmeyin, çözmeye çalışın ”, İstanbul: Hürriyet Gazetesi, 24 Ekim 2004
- Bursa Ansiklopedisi, Cilt II , İstanbul: Burdef Yayınları, Harman Ofset Basım San., 2002
- Cemiloğlu, Mustafa, Bursa Dağ Köylerinde Türkmen Kültürü , Bursa: Uludağ Üniversitesi Basımevi, 2002
- Divitçioğlu, Sencer, Osmanlı Beyliğinin Kuruluşu , İstanbul: Eren Yayıncılık, 1996
- Gazimihal, Mahmut Ragıp, ” Harmankaya Nerededir? “, Uludağ Bursa Halkevi Dergisi , sayı: 72-73, Temmuz, Ağustos, Eylül, Ekim, (1-4), Bursa, 1945
- Gazimihal, Mahmut Ragıp, “ Mihalgazi Nahiyesinden Derlemeler, I ”, Uludağ Bursa Halkevi Dergisi , sayı: 76, Mart, Nisan, (1-5), Bursa, 1946
- Gazimihal, Mahmut Ragıp, “ Harmancık ve Mihaloğulları II ”, Uludağ Bursa Halkevi Dergisi , sayı: 79, (4,7), Bursa, 1946
- Gazimihal, Mahmut Ragıp, “ Harmancık ve Mihaloğulları I ”, Uludağ Bursa Halkevi Dergisi , sayı: 78, (9,13), Bursa, 1946
- Gibbons, Herbert Adams, Osmanlı İmparatorluğu’nun Kuruluşu , İstanbul: 21. Yüzyıl Yayınları, 1998
- Hammer-Purgstall, Joseph Freiherr von, Büyük Osmanlı Tarihi, Birinci Cilt , çeviren: Mümin Çevik&Erol Kılıç, İstanbul: Hikmet Neşriyat Ltd. Şti., 1989
- Historie Üniversitesi Tarih Kurumu: Osmanlı İmparatorluğu Tarihi , çeviren: Şiar Yalçın, İstanbul: Nokta Yayınları, 2003
- Hüdavendigar Livası Tahrir Defterleri I , ed.:Ömer Lütfi Barkan & EnverMeriçli, Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi, 1988
- İnalcık, Halil, Osmanlı İmparatorluğu Klasik Çağ (1300-1600) , çeviren: Ruşen Sezer, İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2003
- Kaplanoğlu, Raif, Bursa Ansiklopedisi (Yer Adları) , Cilt: 1, Bursa: Avrasya Etnografya Vakfı Yayınları, 2001
- Kaplanoğlu, Raif, Osmanlı Devleti’nin Kuruluşu , Bursa: Avrasya Etnografya Vakfı Yayınları, 2000
- Langer, William L.&Blake, Robert P., “ Osmanlı Türklerinin Doğuşu ve Tarihsel Arkaplanı” , Söğüt’ten İstanbul’a: Osmanlı Devleti’nin Kuruluşu Üzerine Tartışmalar , (178-224), ed. Oktay Özel&Mehmet Öz, Ankara: İmge Kitapevi, 2000
- Laqueur, Hans-Peter, Hüve’l Baki: İstanbul’da Osmanlı Mezarlıkları ve Mezar Taşları, Çeviren: Selahattin Dilidüzgün, İstanbul: Numune Matbaacılık, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, 1997
- Mantran, Robert, Osmanlı İmparatorluğu Tarihi I: Osmanlı Devleti’nin Doğuşundan XVIII. Yüzyılın Sonuna , çeviren: Server Tanilli, İstanbul: Adam Yayınları, 2002
- Nişanyan, Sevan, Sözlerin Soyağacı: Çağdaş Türkçe’nin Etimolojik Sözlüğü , İstanbul: Adam Yayınları, 2003
- Özel, Oktay& Öz, Mehmet. Söğüt’ten İstanbul’a: Osmanlı Devleti’nin Kuruluşu Üzerine Tartışmalar, Ankara: İmge Kitabevi, 2000
- Özen, Kutlu, “ Orhan Gazi Dönemindeki Alp Erenler ve Bunlara Bağlı Menkıbeler ”, I. Bursa Halk Kültürü Sempozyumu, Bildiri Kitabı, Cilt II , (453-464), Bursa: Uludağ Üniversitesi, 2002
- Umar, Bilge, Türkiye’de Tarihsel Adlar , İstanbul: İnkilap Kitabevi Yayın Sanayi ve Tic. A.Ş., 1993
- Uzunçarşılı, İsmail Hakkı, Osmanlı Tarihi, Cilt 1 , Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi, 1994
- Varlık, Mustafa Çetin, Germiyan-oğulları Tarihi (1300-1429) , Ankara: Sevinç Matbaası, Atatürk Yayınları, 1974
- Zachariadou, Elizabeth A., “ İlk Osmanlılara Dair Tarih ve Efsaneler ”, (341-394), ed.: Oktay Özel& Mehmet Öz, Söğüt’ten İstanbul’a , Ankara: İmge Kitabevi, 2000